SEZEN

Banyoya kilit lazım! Niye ? Bütün gün ofiste bunu düşündü. Altıya beş vardı. Masasının üzerini toparladı. Kalkmaya hazırlandı. Arkadaşı bir kahve içelim, dedi. "Sonra tatlım çocuğu babaannesinden almam lazım." En halden anlamaz tavrı ile koltuğunda gerindi arkadaşı. Biraz daha beklesinler canım, babaannesi değil mi sonuçta." "Evet , ama çocuk durmaz şimdi. Geç gitmemi istemiyor. Yaşlı kadın, yoruluyor sonuçta." Yuvarlak sandalyesinde tekerleklere hafif baskı yaparak bir ayağını kaldırdı. Bir tur döndü. "Sen de yoruluyorsun, bir kahve iyi gelir, dedi arkadaşı. Sandalyesinin arkasından ceketini aldı. Diz altından beş karış altta eteğini düzeltti. Elleri belinde. "Sağol şekerim. Ben evde içerim kahve mi?” Çantasını aldı çıktı. On sekiz on beş otobüsüne son an da yetişti. Arkasındaki adamın sertliğini hissedince dönüp ters bir bakış fırlattı. Adam sırıttı. Adamın sırıtışına sinirlendi. Ama bir şey diyemedi. Kendini bir adım öne çekti. Önündeki kadına yapıştı. Kadın sendeledi. Pardon, dedi. Kadın gülümsedi. "Sorun değil." Adam bir adım daha yanaştı. Yine kalçalarına değdi.. Sezen, gören var mı diye etrafına bakındı. Utandı. Gören şimdi ne derdi! O da böyle giyinmeseydi. Öyle dememiş miydi patronu. "Biraz daha usturuplu giyinelim" Diz altı bir eteğin usturubu bozduğu bir iş yerinde çalışıyordu. Sahi patronu onu odasına çağırıp dosyalara bakacağım diye nefesini nefesine kadar yaklaştırıp hafif bir iç çekişle gözlerini dosya yerine memelerinde gezdirip usturuptan bahsetmişti. Şimdi usturupsuz eteği bir mıknatıs gibi çekiyordu otobüsteki adamı. Hafifçe öne doğru yöneldi. Önündeki kadına biraz daha sokuldu. Neyse ki onun durağıydı. Arkasındaki adama kusacakmış gibi baktı. İteleye öteleye yolcuları otobüsten indi. Arkasına bakmadan eve yöneldi. Apartmana girince arkasına çaktırmadan bir bakış attı. Acaba adam da arkasından mı gelmişti. Kalbindeki korkuyu kovmaya çalıştı. Kapıyı çalmadan bir nefes daha aldı. Neyse ki vaktinde gelmişti. Babaanne kapıyı açtı. Çemkiren gözlerle ayağından başına kadar süzdü gelinini. Nerde kaldın? dedi. Geldim anne, dedi. “Otobüs...” lafı yarım kaldı. Çocuğu annem geldi, diye bağırarak koştu. Kucağına atladı. Çocuğunu aldı. Sağ olasın anne, dedi. "Eve alışveriş lazım, söyle hayırsız kocana." Tamam anne, dedi. “Yarın hallederim ben.” Çocuğunu aldı. Kapıyı kapattı Kadın. Apartmandan çıkarken gözleri ile tekrar etrafı arandı. Kimse yoktu. Geçmekte olan taksiye el etti. Taksiye bindiler. Çocuk kucağında uyuya kaldı. Yine iki sokak ötesi için taksiye bindiğini söylese sorun çıkacak diye düşündü. Uyuyan çocuğu uyandırdı. Adrese varınca taksiyi bekletti. Çocuğu uyandırdı. Ödemeyi yaptı. Kucağından inmek istemiyordu çocuk. Kucağına aldı. Taksiden indi. Apartmana girdiğinde indirdi kucağından. Çocuk ağladı. Oyalamaya çalıştı. "Babaanne ile günün nasıl geçti bakalım? "Hiç güzel geçmedi." "Neden, oyun oynadın mı? “Hayır. babaannenin başı ağrıdı hep, sessiz ol" dedi bana. “Sessiz oldun mu peki?” “Evet. Televizyonu da sessiz izledim.” Derin bir iç çekti Kadın. Yukarı çıktı. Kapıyı açtı. Işıkları açtı. Çocuğu salona bıraktı. Hadi oyuncaklarınla oyna ben yemeği hazırlayayım, dedi. Salona geçti çocuk. Arabasını kucağına aldı, televizyonu açtı. Mutfağa geçti kadın. Üzerini değişmeden yemeğe koyuldu. Kocasının gelmesine on dakika kala odasına koştu. Üzerini değiştirdi. Mutfağa geçti. Masayı hazırladı. Bulaşık makinesini boşalttı. Çamaşırları makineye attı. Çalıştırdı. Tezgahı temizledi. Kapı açıldı. Kocası içeri girdi. "Hoş geldin.” “Hoş bulduk.” Odasına gitti adam. Üzerini değiştirdi. Mutfağa geçti. Masaya oturdu. Mutfak televizyonunu açtı. Çocuk nerede, dedi. Çağırayım, dedi kadın. Seslendi. Çocuk koşarak geldi. Babasının yanından geçti. Sandalyeye oturdu. Naber, dedi babası. Omuzlarını silkti çocuk. “Hiiiiç.” Kadın tabakları masaya koydu. Ekmeği koydu. Tuzu koydu . Kaşıkları ve çatalları koydu. Ve ömrünü koydu. Yorgunluğunu tezgah üzerinde bıraktı. Masaya oturdu. Yemeğini yedi adam. Göbeğini sıvazladı. Gerindi. Çocuğunun başını okşadı. Babacık çok yoruldu, dedi. Salona geçti. Kumandayı aldı. Çizgi filmi kapattı. Televizyonda bir şeyler arandı. Yemeğini yemeyen çocuğuna kaşığı eline alıp yedirmeye başladı kadın. Hadi bakalım, yiyelim de büyüyelim. Ben ne zaman okula gideceğim, dedi cocuk. Seneye, dedi kadın. “Seneye çok kaldı mı?” Hayır, dedi kadın. Babaannemi hiç sevmiyorum, dedi. Şşşt, dedi kadın. Mutfak kapısına kaçamak bir bakış fırlattı. "Babaanne sevilmez mi, o seni çok seviyor." Hiç de bile sevmiyor, hep kızıyor, dedi çocuk. "Şşt, dedi kadın. “Bak baban da üzülür sonra.” Üzülmez, dedi çocuk. Kalan iki üç kaşık yemeği çocuğun ağzına tıktı. Hadi, kalk bakalım. Babanın yanına git, dedi. Çocuk kalktı masadan. Salona geçti. Yere düşmüş arabasını kucağına aldı. Babasının yanına geçti. "Baban çok yoruldu oğlum, sessiz sessiz oyna, tamam mı?” dedi. Hıhı, dedi çocuk. Oturdu halıya. Televizyona dikti gözlerini. Ekran da çatışan silahlı adamlar vardı. Mutfak masasını topladı kadın. Bulaşıkları makineye attı. Masayı sildi. Tezgahı sildi. Çamaşırları balkona götürdü. Çamaşırları astı. Yorgunluğunu astı. Bir kahveye hasretliğini astı. Sızlayan tabanlarını astı. Mutfağa geçti. Masanın altında ki ekmek kırıntılarını süpürdü. Banyoya geçti. Banyoyu yıkadı. Yatak odasına geçti. Odayı toparladı. Kirli çamaşırları sepete attı. Sepettekileri makineye attı. Mutfağa geçti. Çayın altını kapattı. İki bardak ile şekeri tepsiye dizdi. Çayları doldurup salona geçti. Kocasının çayını verdi. "Eline sağlık." Afiyet olsun, dedi. Kendi çayını sehpanın üzerine bıraktı. Halının üzerinde uyuyakalmış çocuğunu aldı. Tuvalete götürdü. Yatağına yatırdı. Tam çıkacaktı. Çocuk uyandı. Yanına uzandı. Pışpışladı. Çocuktan önce uyuyakaldı. Uyandığında bir saat geçmişti. Salona geçti. Kocası uyuyakalmıştı. Ekran açıktı. Televizyonu kapattı. Kocasını uyandırdı. Kocası gözlerini ovuşturarak bir çay vermedin bee, dedi. Koltuktan kalktı. Arkasından seslendi kadın, hemen ısıtayım. İstemez, dedi. Tuvaletten çıkıp yatak odasına geçti. Kocasının bitmiş. Kendisinin soğumuş.. Çay işte. İki bardak orada. İkisini de aldı. Tepsiye koydu. Mutfağa götürdü. Salona geçti. Salonu toparladı. Yatak odasına geçti. Bugün hangi gündü. Dündü. Dün bugündü. Bugün yarındı. Yarın Dündü. Bu nasıl bir döngüydü. Başı döndü. Yatağa uzandı. Uyuyakaldı. Gecenin bir vakti. Kocasının uykusu kaçmış. "Kalksana kız" Uykum var, ilişme,dedi. "Kalk kız, canım çekti. Yarın izinliyim. Erken kalkmak yok, dedi. Gözlerini araladı kadın. “O zaman çocuğu annene bırakmayalım, seninle kalsın.” dedi. Hemen iş çıkarıyorsun, dedi adam. Bırak işte. Uyurum ben öğlene kadar. Öğleden sonra dışarıda işim var, dedi. Peki, dedi kadın. Döndü. Tekrar uyumaya çalıştı. Kocası sırtını sıvazladı. Şşt, dedi. “Kalksana. Özledim seni." Ben sabah işe gideceğim, dedi kadın. "İş de iş ha” dedi adam. Bütün gün oturuyorsun. Sanki benim gibi milletin ağız kokusunu mu çekiyorsun. Üff, dedi kadın. Üfleme lan bana, diye sesini yükseltti adam. Bütün gün devlet dairesinde evrak için gelenlere düğme iliklemiş olmanın hıncı gecenin bir vakti patlak verdi. Sezenin bacak arasında elini gezindirdi. Lütfen, dedi kadın. “Lütfenini siktirme lan.” Kadının canı sıkıldı. Dün müydü bugün. Bugün de dün gibiydi. Dün ne yapmıştı adam. Dün bugün olmasın istedi kadın. Kocasına döndü. Banyoya kilit taktıralım mı? dedi. “Ne kiliti lan?” Kadın Kocasının sinirlenmemesi için yanlış düğmeye bastığını anladı. " Ne kiliti lan" diyerek bağırdı. Gecenin bir yarısı ne kilidi. Kadın, sesi titrek. Girdiği yolun bir dönüşü olmadığını anladı. "Biri geldiğinde rahatça düş alabilsin, insan tedirgin oluyor biri girecek diye" adam hızlıca yataktan doğruldu. Kadının yüzünde patlayan tokat sesi ile öfkesi birbirine dolandı. "Kim geliyor lan evine?Gelmesin kimse eve. Eve kimi alıyorsun sen?" “Ki ki kimseyi....” “Siktir lan.” Kadını yataktan yuvarladı adam. Yumruklamaya başladı. Üzerindeki kıyafetlerini yırttı. Halının üzerinde. . Kadının çırpınışları arasında. Bağırtı seslerine uyanan çocuğun ağlama seslerine... Kimi alıyorsun lan evine diyerek, kadının bacak arasından zorla, yüzüne vura vura. Elleri boşlukta, yerde. Çocuk ağlıyor demesine rağmen. Yalvardı. Sessiz ol, ne olur. Dur, ne olur. Durdu adam. Boşaldı. Duruldu. Yatağına zıpladı. Yüzü öfkeden kızarmış. “Bütün gün müdür sikiyor anamızı. Eve geliyoruz lan. Bir gram huzur lan.” Döndü arkasını uyudu. Yerden kalktı kadın. Saçları dağılmış. Yüzü acının mor rengine bulanmış. Yırtılan kıyafetlerini çıkardı. Lavaboya geçti. Elini yüzünü yıkadı. Ağlamaktan yorulmuş. Tekrar uyuyakalmış çocuğun odasına gitti. Bir damla gözyaşı ile üzerini örttü. Mutfağa geçti. Sabah olmak üzere. Toparlanacak. Kahvaltı hazırlayacak. Çocuğu uyandıracak. Babaanneye bırakacak. Gözü Mutfak çekmecesine takıldı. İşe gidecek. Usturuplu bakışları ile patrona dosya yetiştirecek. Çekmeceye doğru gitti. Arkadaşı yüzündeki mor renge kahve iyi gelir diyecek. Çekmeceden bıçağı aldı. Elleri titriyordu. Sağol tatlım, diyecek arkadaşına. Otobüse yetişecek. Otobüste kıçını elleyecek adamın biri. Kocasının yüzünü düşündü. Otobüste ki adamın yüzü geldi gözlerinin önüne. Elinde bıçak. Kocası uyuyordu. Patronun yüzü... Avuçlarında sıktı. Bıçağın keskin yüzü avuç içlerinde ki hayat çizgisini kırmızı bir sıcaklıkla sildi geçti.

Çocuk uyandı. Annesine seslendi. "Geliyorum kuzuum."

Çantasından banyo için yaptırdığı kilidi çıkardı. Çocuk ağlamaya başladı. Banyoyu kilitledi...

"Geldim canımın içi, geldim.”

Zelal