Her gece şeb-i yelda, çoksun diye..
Şeb-i yelda; en uzun gece demek. Unutulmaya yüz tutmuş bazı duyguların açığa çıkması gibi. Hatırladığın zaman gözünde beliren öfke ve yaş gibi. Ağlamakla sinirlenmek birbirine hep yakın olmuştur bu yüzden. Takvim bu tarihi gösterdiğinde kimse umursamaz. Gelip geçen sıradan bir gün gibidir çoğu kişi için. Bazıları asla unutmaz, her gece uzundur çünkü. Bir süre sonra o da umursamamaya başlar. Acısı sıradanlaşır, öfkesi diner. Gözleri yaşlıdır hala o hiç değişmez. Tıpkı bu şarkıdaki gibi. 'Her gün diğerine ayıptır' der adam. Yaşanılası mutlu günler hatrına. Neden mutlu yaşamak zorundadır onu da bilmez. O da hayatın bir dayatması diye düşünür. Çoğu dayatmayı elinin tersiyle iterken gecenin birine hapsolup kalabilmiştir bu hayatta. Terkedildiği gece. O yüzden her gece şeb-i yeldadır, o yüzden her gün diğerine ayıptır. Bir de ağlamak ayıptır ona göre. Bu yüzden her zaman içine içine ağlar. Bütün gözyaşları kalbine akar. Kalbinde bir terkediliş yetiştirir. Soğuk bir iklimde kendini göstermeye çalışan ağaç gibi dimdik durmalıdır. Budamayı unutur kendini. Bir daha yeşeremez, ne kadar sulanırsa sulansın kalbi. Gözü görmez, kalbi duymaz olmuştur. Yaşamak ise en büyük düşmanı...