Hayır, bunu kastetmemiştim ölmeyi dilerken. Yaşayan bir ölü olmayı kastetmemiştim. Bu edebiyat değil. Bittiğimin ilanıdır, benden bana. Bu yardım çağrısı değil. Dışarıdan hiçbir şeyim yok görünürken acıdan nasıl hissizleşebildim? Anksiyete krizimin varlığını savunmak için evimizin direği ile, evet direği, tartışmak zorunda olduğum anlar geliyor aklıma. "Böyle hayatı s..!" Hayır, onları isyandan saymadım. Çünkü canım çok feci yanıyor. İsyansa da isyan! Canı yananın bağırması ne zaman isyan olmuş? Başı ağrıyanın sızlaması? İsyan işte! Umrumda mı ne olduğu artık! Ben cidden çaresiz kaldım. Keşke meyvesi olsaydı çilelerimin. Hem susuzum hem meyvesizim. Arasıra yabani böğürtlen tadındaki deli kahkalarım da olmasa. Bazen acı acı kokular yayıyorum belki burunlara. Su bile kokarmış durduğu yerde. Sözlerim ayrı bir acı. Edebiyat değil bu. Buna edebiyat diyenin... "İnsan değilsin" dedi bana. Hem de iki sefer. Bu kadar acımasız olmasaydın. Vardır benim de bir kulbum, oradan tutsaydın. Kaç insan görüyorum zaten? Epi topu sendin şu bir ayda hayatıma giren. Sahi, ölsem öldüğüme üzülecek insan sayısı sevinecek olandan az olabilir. Sen de katıldın bu kervana. Hayır, bu bir yardım çağrısı değil. Çünkü o kadar eminim ki hiçbir el uzanmaz bana, uzanamaz da. Ya sen? Hayatı benim birkaç sözüm yüzünden kötüye gitmiş gibi yapıp benden iyi yaşayan? Ben sevdiğim kadınları bir elimle sayabilirim. Bir de sen say sevmeden sevi... Ne diyorum ben? Matematiksel ispat yapıyorum. Sizi susturduğuma göre ağrıyan ruhuma dönebilirim. Hep böyle yapmaz mıyım zaten? 17-18-19-21. Yirmiyi unuttuk. Zararı yok. 19 ile 21'in ortalamasını al, kafi. O değil, geriye saymak lazımdı bunu! Azalıp bitmeliydi. Üç, iki, bir... Sıfır!