Şehirlerimiz var. Hayatımızı geçirmek için içinde yaşadığımız kara, deniz, hava parçalarından meydana gelmiş belli başlı yığınlar. Taş binalar, beton kalpler inşa etmiş de biz bunun farkına yeni varmışız gibi. Medeniyet dediğimiz şey, şehir imâr eder, o imâr edilen şehirde insan ihyâ ederdi. Şehirlerin bize anlattığı, bizimle hemhâl olduğu, vicdan, merhamet hüsn-i zân anlattığı bir dönem vardı. O sebeple Beş şehir isimli kitabı okuyan hemen herkes orada Bursa gibi, İstanbul gibi, Erzurum gibi yerleri okur fakat kendi her nereli ise o kitabın satır aralarında memleketi ile bir ünsiyet kurardı. Medrese denilen yer, duvarından itibaren bize bir şeyler söyler de ilim dirsek kırmadan daha ayakta iken peydâ olurdu. Bugün memleketlerimizin, şehirlerimizin bize anlattığı ya da anlatacağı bir şey yok. Bugün Bursa, tarihin yeşilliğinde kalmış bir asfalt, İstanbul, medresinin tozundan kalmış yırtık bir kitap. Erzurum dadaş fıkraların tebessümü, Konya Mevlânâ ile insana kucak açacağı yerde Mevlânâ ile turiste mide açtıran yer, Ankara memurun cep dolu ikramiyesi. Hepsi o. 

  Gökdelen denilen saçma sapan yapılar inşa edildi. Apartmanlar, havuzlu, saunalı bilmem kaç para aidatlı lüks yerlerde oturur olduk. Komşu yok, kapı tokmağı yok, hasta olsan tarhana kokusu dahi yok. Bizi şehirlerimizi ihyâ edenler terk etti de belli başlı beton yığınları ile ömür inşa edenlerle yaşar hale geldik. Hâlbuki şehirler inşa edilmez imar edilir. İşte o şehir ki, insanı hayvan ile terbiye ederdi. Kedi susuz kalmasın diye yalak, kuş göçmesin diye saray inşa ederdi eskiler. Güneşi perdelemesin deyu evin katı dahi komşu ile birlikte olurdu. Şimdi güneşi geçelim, kaç kat tepeden insanlara bakacağız diye milyon liralar harcıyoruz. Şehrin insana bir şey anlatamadığı, tefekküre sevk edemediği her medeniyet vicdansız olmaya mahkûm olacaktır. Kedi köpeğe kuru mama veriyoruz ama onların nasıl olduğu ile ilgimiz yok, kuşların cıvıltılarına eşlik ediyoruz ama onlara ettiğimiz nâme yok. İnsana nasılsın diyoruz ama olmasını dilemiyoruz. 

 Evliya Çelebi'nin Ruhâniyetli dediği Bursa'ya, Nedim'in acem mülkünü feda ettiği İstanbul'a, Mevlânâ ile Konya'dan Semâ'ya Hacı Bayram Veli ile hayret ede ede Ankara'ya, Ahi Fahreddin ile Erzurum ve dahi her birinde ruhumuzun sahibini dinlediğimiz memleketlere tekrar kavuşmak niyazîyla....