Alda, dün şehirdeydim, "Bir gün gideriz seninle." demiştin, sen hiç gelmedin. Ben tek başıma gittim. Sokak sokak, adım adım, seni ararmışçasına telaşla gezdim her bir yanı. Halbuki ne sen çıkacaktın köşebaşında ne de ben adımlarla bitirebilecektim sokakları. Yine de kulak kabarttım şehre ve surlara. Sesini aradım yüzüme çarpan her çocuk çığlığında, beyhude bir mecnunluktu benimki. Serap istemiştim oysa bir an için hayallerde bile olsa rastlamak sana, ne güzel nimettir.
Alda, hasretini çektiğim duvarların dibine çöktüm; kalkamadım bir süre. Ben duvara dayadım sırtımı, sen gideli savunmasız kalan her bir yanımı duvara dayadım. Korkularımı, kaygılarımı, kavgalarımı...
Her birini çatlaklarına sakladım surların, hiçbir gece güne ulaştıramaz artık onları. Neyse Alda, ben seni çok özledim, çok.
Öyle iki satıra, bir ömre sığacak gibi değil; Mevla secdesinde diz çöktürür bu özlem bana, haddi hududu aştırır bu özlem bana.
Alda, selam ederim sana ulaşamayacak olsa da nidalarım. Yedi kat ötedeki sana yine de selam ederim, yüreğimi yanına gömdüğüm adama!