Göçebe ayrılıklara düşman olduğumdan mıdır bilmem ama iki sene esir kaldım sensizliğe.

İstanbul gibi sevmeye çalışsam da her sokağında ayrı ayrı cinayetler, her sokağında beni kahreden ayrılıklar.

İstanbul gibi de sevdim seni, kendimle aldata aldata.

Kimi zaman sonsuz düşlerimi boğazlayan köprülerin çelik telleri gibi.

Şehrin kötülüklerini görmeyen körler, bu körlerin gözlerde iyimserliğini bulup

Dilsizler gibi anlattılar senin cıvıl cıvıl kuşlarına.

Bu şehir de zihnime çökerdi kimi zaman, 

Köhne barlarında terleşmeler sarardı dört bir yanımı, terleşmeden de bırakmazdı da.

 

Gökyüzünden yeryüzüne doğru hücum eden kar tanelerinin ölümlerini göremedin sen hiç,

Senin yüzüne doğru düşüp ölürken kar taneleri, 

Senin gülüşün ısıtırdı onları, onlar bile gülüşünde ölürlerdi.

 

Bir korsanın hazinesiyle övülürken denizlerdeki çırpınışını nasıl etmeli, nasıl anlatmalı sana?

En güzel şeyin de denizlerle boğuşmak olduğunu, deniz gibi dalgalarla bir olduğunu.

Dalgalarım amaçsız akarken sana, gözlerinin diplerinde boğuluşumu kim anlardı boğulmadan?

 

En derine gömdüm seni şimdi, gömdüğüm yerde köklerin fırladı topraklarıma.

Senin gözlerinden ihtiharların eşiğinde yaşarım derken fethedildi şehrim ve topraklarım.

Anladım ki insanın en büyük zaferi kaybetmekmiş ama kaybettiğini bilemeden kendisini.

Seni zaferlerimdin, kaybettim kendi zaferlerimin içinde seni.

 

Köklerim şehrimi kuşattığında herkes kaçtı içimden, kala kala korkulardan arındırılmış çocuklarım kaldı bana.

Bilgeler sıyrıldı bilmelerden,

Kuşlar sıyrıldı şakımalardan,

Sincaplarımın içlerine derin bir korkusuzluk bile aldı şehrime geldiğinde.

 

Rüya olmasa zaferlerim,

Bilgeler ölmezdi mağaralarında,

Bana bıraktığın köklerin ölmezdi,

Gülüşlerinde sonsuz ölümü yaşamazdım bile.

 

Sen kaçarken şehrimin gerçeklerinden,

Gaz yağına buladım tüm şehrimin aydınlık sokaklarını,

Göz göze gelmemiz bile bir kıvılcımdı,

Göz göze geldik.

 

Şehrim alev topuna dönüştü önce, sonra içindeki herkes gibi ben de cayır cayır yandım sana.

Sende doğar sandım bulunmaz kentim;

Meğerse çöküşüm şehrin kaldırımlarına çöken dilenciler gibiymiş bu yanışlar.

Tek kişilik oyun perdemin amacıymışsın

Senden sevgi dilenmekmiş bütün ölüşlerim.