Şehrin ışıkları buz mavisi, sürülüyor koyu bir taş sürme gibi göz pınarlarıma

Gökyüzündeki sonsuzluğa süzülen koca kayalar kadar savruk düşlerim

Cüzzamlı titrek ellerim koyu lacivert okyanusların sırtına geçirip tırnaklarını

Hatırlatmaya çalışıyor bana verdiğim sözlerimi,

Ağır bulutlar dolaşıyor ölü şehirlerin kıyılarında

Fırtına grisi bir şafak sıyrılıyor diğer tüm tekdüze seslerin arasından

Geçmişimin saten örtüsünü kaldırıp kendimle karşılaşmayı umuyorum sarı köşe başlarında

Dilim damağım kuruyor kendimle konuşmaktan

Anlamıyorum

Düşlerim uzaktan ışıkları süzülen bir sahil kasabası kadar sıcak ve sakin

Fakat ruhum heybetli bir deniz feneri kadar kendinden emin ve yorgun