1-) Sana bir öfke parıltısıyla geceler vereceğim;


Işığını yak çünkü benim ruhum seriktir

Karanlığa gizlensen de ölümüm galebe çalacak

Işığını yak çünkü benim kabzam çeliktir

Beni bekliyor kapında zaferim ve onat

Işığını yak!

Çünkü ağlayışların öfkemi parlatacak


Yolculukları rüyamda görürken bir kâhin gibi

Hangi matem, hangi yas ki ardımdan tutulacak

Bana yalnızlık çağımın unutulmaz sahibi

Halkımın sathında yılmaz bilekler doğuracak

Harbe giden nefeslerim, rüzgârlarım için

Doğacağım günkü sevinçlerim için ışığını yak!


Kalbine batarken halkımın mızrak uçlu hibiscus

Bana emir kılsan da o tuğyan dikenlerini

Yanaşmam çağına, eğreti kalırım ancak

"Fiat justitia; ruat caelum, pereat mundus!"

Duvarlarına yaz ve unutma ki bu yemini

Çünkü bilirim, kânun kitaplarına sığmayacak

Sığmayacak lafzına arş kelâmlarım, ışığını yak!



2-) Yakın dur, yakın kal, yakın ol!


Ya sen! Buna gerçekten boyun eğecek misin?

Bozuk terazisinde bekliyorsa ölüler ve cezalar

İnsan doğrulup dimdik duruyorsa yay nerededir?

Bereket ırmaklarımdan çağlayan nesil nerededir?

Nasıl ki yılgın geceler ardına doğup da güneş

Gölgesini yalnızken dahi muhatap almazsa

Boyunlarına birer yazgı bağlı o nesil için

Nefsine ihtilâl kendi kendine direnmektir

Nasıl ki hayranca aynaya bakar da kleptokratlar

Kayramızı kalabalıkken dahi umursamazsa

Göğüslerine birer mühür inmiş kör tâğut için

Neslimize ihtimam süfehâya bilenmektir


Yengi mi seni bu ateş dolu mağarada hapseden

Seni mucizelerimden ayıran o kuşku nedir?

Nedir diye sorduğumda akşam başıma aşkın

Aşkın tasalarıyla sığmaz aklıma, aklım viranedir

Bir ülkü ki kağnılarla kervanlar taşır yükü

Bir ülkü bana tebliğ edilen, ibtihâl emreden kâğıtlar

Kelâle bir sübyana hayat içirilen pınardan

Bana tas tas su verilen ihtilâl buyruklu şarkılar

Halkıma miadını şaşırtan tağut, yüreksiz şeytan

Göklere yükselen azgın burç da olsa ölüm galebe çalacak

Bir fırsat olacak ve bütün anlamını bulacak

Bir fırsat, zihnime esrimeler kılacak

Aymaz yurdunun göğünü yankılarla titreten

Halkıma nehyedilen yeminler kağşayacak

Sönmüş bir heyecanın külü önünde duran

Bütün eski düsturlar yeniden canlanacak

O bilge , halkını kapalı ruhtan arındırıp

Riyazet ehlini şebboy gecelerinde yaşatacak

Her renkten çiçeklerle sefihleri kandırıp

Fısk eyleyip eğlenen yüzleri karartacak

İşte o gün kasemden şeksiz günler ağarıp

Kutlu doğurgan tabiata dönülmek içindir ki

Fakir gündüzlerin ardına fevç fevç koşulacak

Şecaat üzre andı hatırlayan, unutulmayacak!



3-) Gerçek; kendi gölgemi yanımda bırakacak


Var olmanız yukarıdan aşağı bir sel, bir çağırmadır

Bir çağırma ki şöyle diyor; sic volo sic jubeo

Ama sebilleriniz sarnıcından bana susamaktadır

Çünkü miladım ve ağıt kapınızda sükûn ile bekliyor

Altın sözler vadettiğiniz o hıyanet dolu düzenden

Vazgeçmeniz için size evvelden sunduğum yasalar

Talion'dan namzetinize öğütlü yegâne yasadır

Yasa ki neslime gerekir, çünkü gerektir o

Yasa ki şühedadan bir kalıttır, kitaptır o


Oğul ancak düşünecek olan bir kamıştır

Ancak mülkü şevkle izler kendini ihmâl eder insan

Her gecenin sahibi kör hayalle talandır

Direnmeni emrediyor hâk şahabı ve hür lisan

Hasıla şekke varana kadar hüdaya tapandır

Hüda haber yollarken hûdhûd ile uzaktan

Oğul gece unutursa kendini, ahmakça kalandır

Andımı takip et ve unutmamak için bendini

Dilimden dökülürken o söz, ağarana kadar Tan!

Haykır özü haydi, seni tirandan koruyan kavgandır.