Sen bana neleri hatırlatıyorsun bilemezsin

Her kent yerleşkesinin soluk bir caddesinde

aralanmış pencerelerden yollara akan yalnızlığı hatırlatıyorsun


Gözlerinde hep o umursamaz bakış

Ellerin pamuk, dudakların yara almış mahlep meyvesi

Bir çocuğun içlerine inen kırılganlığını hatırlatıyorsun


Güz yarınlara açılacak köprülerin başlangıcı

Bir adamın var oldukça yazgısına eklenen;

soğuk nefesini, terli bedenini hatırlatıyorsun


Dar boğazlı sokak başlarına vuran fener ışığı

bizden öte yoksulluğu aydınlatıyor

Ne kasvetli gökyüzünü ne ucu kırılmış bir somunu

Sen bende yitip giden hükme yenik inceliği hatırlatıyorsun


O batılı panjurlara süs veren saksılar, ardındaki bakir oğlanların

çıplak dudaklı öpüşlerini kabul ediyorlar


Diyorum ki biteviye üretilen acı kendine bir köşk bulacak

Sen bana uğrayıp o köşke hapsolduğumu hatırlatıyorsun


Acıtır her ateş yaktığı yeri

Tıpkı sevmeyi bilmeyen bir adamın sevgisi

Yüreğinde olmayan güzelliği söyleyen

buruk bir aldanıştır ,gayrı bir telakki

Sen bana iki dudak kuranderinde savruk birkaç cümleyi hatırlatıyorsun


İnsanın doğuşa karşı bir öfkesidir zaman

Şakaklara düşen karlarla bulur karşılığını

Sen bana dişli çarklarda doğrulamayan

dik omuzlara yol vermiş kıvrımlı bir kamburu hatırlatıyorsun


Sen bana neyi hatırlatıyorsun biliyor musun?

Rüzgarın duvarlardan sızdığı taş bacalı evlerde

yerin yedi kat altında ısınan is suratlı çocukluğumu hatırlatıyorsun

Kavruk tenime yakışmayan hüzne inat hüma kuşunu