Neden sorusuna yıllardır cevap veremedim.

Değişkenlerim bile gaip olmuş.

Nasıl yerine koyayım da cevap bulayım.

Yarım aklımın cevaplayamadığına kocaman bedenim hâlâ ürkek.

Sanırım yetmiş yedilik olsam da bu huyum değişmeyecek.


Geçenlerde mekânına vardım bir ümit.

Yanına iskemlesini alan gelmiş.

Kıskandım ne yalan söyleyeyim.

Sordum.

Gelir şimdi dediler.

Beni bıraktığın yerde hâlâ bekliyorum.

Neden gelmedin?

Ben senin en iyi arkadaşın değil miydim?

Meleklerin kanatlarına bir ben mi ağır geldim?  


Yılını bile hatırlayamam.

Unutmayı bile unuttum.

Sadece sarımın beyazına çaldığı yeşilin içinde kırmızı olan hatıralar geldi aklıma.

"Usul usul varıver, telham" dediğin yolları ben dört nala koştum.

Vardım ki tenin kırmızıya çaldığı durağımızı elimizden almışlar. 

Gıyabında verdiğim sözümü de kestiler zaten.

Boynumdaki vebal urganını kesmeye gelince mi günahlarla bilenmiş yavuz bıçakları köreldi?

Neden korumadın beni?

Gölgene bir ben mi fazla geldim?


En sevdiğinin ortancası biraz daha yaşlandı.

Karasına karlar yağdı.

Dağın beyazına ilk defa sevinemedim.

Her düşen taneye bir kibrit çaktım.

Söyle...

Işık getirenin karanlığında bir ben mi lanetlendim?


Bu ziyaretimin kısas’ı makbuldür bilesin.

Uzunca bir zaman görüşemeyiz belki.

Belki de ansızın yanına gelirim.

Sorar mısın benim için?

Ey kör kuyulardaki fısıltıyı duyan!

Gülce kapından bir benim mi geçmedi sesim?