Yakarışı mısralara sığmış bir çığlık benimkisi
Arş arş diyenlere inat ağır adımlarla ilerlerken
satılmışım kahrolası federallere
okunmamış ve üflenmemişim,
açıktayım,
prangalı hücrelere pay edilmiş bekliyorum.
Seçme hakkım olsun isterim peder ve imam kardeşler. Korkma haham efendi seni de unutacak değiliz
birbirinize benziyorsunuz hepiniz,
sonu üç noktalı,
bitmeyen sıkıcı bir öyküsünüz.
Buyurunuz sorunuz.
“Son arzunuz nedir günahkar ölümlü?”
“GİYOTİN” diyorum hemen.
Evet, kellem düştüğünde kucağınıza, göz kırparım hem… vallahi bak…
Hayretle bakıyorum insanlığa,
sıkıcısınız
gök taşı kaydı gökyüzünde yıldız niyetine,
hep böyle parlak mı olacak geçmişim gelecek karanlıkken?
yaşayacak mıyım
sen olmasan da?
Hey cellat!
al şu cübbeli komisyoncuları başımdan,
ha bire Yaradan’dan bahseder dururlar
hay, yaratmayaydı onları,
ağızlarını mühürleyeydi,
cemi azalarına yay gereydi.
Hey cellat!
istemem giyotini,
sen ilmeği geçir şu günahkar boynuma.
duydun mu love of my life,
güzel ölürüm ben
sen meraklanma
son dansımız sırat köprüsünde,
tangoyu tercih ediyorum müsaadenle
olmaz mı
peki
Ne de olsa geçerim ben karşıya
sen olmasan da.
sen olma e mi
hiç olma
hiç…