Biraz Akdeniz sabahları,

Biraz Ege akşamları karıştırdım şiirime.

Kalbinin bataklığında yüze yüze geldim,

Bu yalnızlığa.


Islak bir nefese üfler gibi doğdum gün batımına. 

Ve çocuklar doğurdum çığlıklardan 

Tüm sarışınlıkları siyaha boyadım önce

Al bu acılarımı da,

Bir diken dikersin belki içi boşalan göğüs saksına.


Kolay olmadı bu göç.

Daha dün hayalin hayalet gibi dolaşırken odamda

Kalbim acıdı bugün seni unutuşuma.

Yayları gıcırdayan kanepede oturuşun soğumadı hâlâ.

Sanki birazdan

Buğusu gazetelerin üçüncü sayfasını eriten ekmeğin üzerine

Reçel yağlayacaksın yine bana.


Doğunun soğuğundan elbise

İç Anadolu'nun denizinden kalp yaptım şiirime bu yolculukta.


Karanlık gündüzlere uyudum kalbinde. 

Vedalar biriktirdim kafeslerde 

Alçak gönüllü olmak aptallıkmış

Ah ne yazık 

Bırakmadılar alçalacak bir gönül bile!


Marmara'dan yüzerek,

Güneydoğudan taşlara çiçekler dikerek geldim şiirime.


Taş atıp gittin bazı geceler kalbimin pencerelerine.

Ben yırtık dudaklarımla

Bir arının iğnesi ağzımda

Dikmeye uğraştım haftalarca.

Terzi değildim ben

Demirci de değildim üstelik

Seni kimseye muhtaç etmemek için

Öğrenmiştim dünyanın tüm mesleklerini...

Ama gücüm kalmadı

Kırıkları kaynatmaya.


NE ÇOK SEVMEK!


Altı çizilen cümlelerin üstü çizili artık

Ve dünya

Yeryüzüne düşmeden güneşe takılan 

Yağmur damlalarının sessizliğinde 

Gökyüzünde yağmur çocuklarının 

Cıvık, terk edilmiş türküsü yanıyor duyanlara 

Dinlenecek, dillenecek hiçbir şarkı kalmamış gibi 

Bozuk saatlerden başka.


Sana söz

Söylemeyeceğim Allah’a

Fethetmeyeceğin toprağa yaptığın işgali

Yarım büyüdü senin için yetiştirdiğim tüm çocuklar

Yaralı kaldı erkeklerini aşksızlık savaşında yitiren tüm kadınlar

Ateş gören yerde çiçek açmaz bir daha

Mayın döşenen yere koşulmaz korkusuzca

Ruhları yitirilmiş, yüreksiz, iç daraltan

Ölü anılar bıraktın bana.

Yanıma hiçbir şey almadan

Göç ettim bir sabah topraklarından.


Burası Karadeniz, son durağı gençliğimin...

Güneş kırgın biraz bize 

Hüzünlerimi ısla ve ısıt desem tekrar gözyaşlarında

Hain martılar gelir, yüreğimi gagalar.

Dönemem geriye.


Sen Ordu’sun bana,

Ama artık seksen şehir benim için harita.