Her sabah şakaklarda hissedilen ağrısın sen, dünyanın iki yüzlülüğüyle savaşmaya başlamamaya inat eden iki çift gözsün. Evsiz bir adamın tek başına gezdiği sokakların adısın sen, uyumak için aranan kuytu bir yersin. İntihar eden birinin umutsuzca yazdığı son mektubusun sen, hala hissetmeye çalıştığı "anlaşılmak" duygusunu barındıran. Sanatçının her fırça darbesinde ortaya çıkan eserisin sen, her ayrıntısında başka acı taşıyan. Yetim çocuğun tutunduğu son dalısın sen, en ufak umudun simgesi. Hayatta bir yere kendi tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş birisin sen, başarının en güzel halisin. Ölmek üzere olan birinin son dileğisin sen, belki hayatın sunduğu son şans. Kitabın son sayfasısın sen, o güzel dünyanın bitişisin. Usul usul yağan yağmursun sen, adına şarkılar yazılan. Düşüncesin sen, başın yastığa koyulduğu gibi beyne hücum eden. Ve yalnızlık, herkes için farklı anlamlara çıkansın sen. Benim içinse sadece bir yaranın kabuğu, bir varoluş sancısının haykırışısın. Kimine göre doğru, kimine göre yanlışsın. Kimine acı verirsin, kimine de sonsuz sadakat. Herkes bilmez senin dilini, çok farklı anlamlarda okunursun. Ben biliyorum. Her gün içimde dolaşan ama bir türlü dışarıya çıkamayan bu duygu, senden başkası olamaz.