"Sen içindeki boşluğu doldurma arzusu ile yanarken ben seni sevgimle özgürleştirmek, içindeki gökkuşağının sebebi olmak için bol kepçe sevgi veriyordum. Bedava! Gördün ki ben senin var olan akışını bükemedim, gökyüzündeki bulut bile bahane oldu sana.

İnsanlar insanların içinde

İnsanlara hasret yaşar."

der Özdemir Asaf. Sana duyduğum bu derin hasreti az da olsa gidermek için sevgiden, ilgiden, merhametten nasibini alamamış kalabalığın içinde dolaştım heyecanla, o kalabalıkta senin de var olacağın düşüncesiyle. Sana alışmaktan değil, seni unutmaktan korktum hep! Rüzgâr esti, kokunu getirdi; bir şarkı çaldı, bir tutam güfte seni getirdi; bir ezgi çaldı, nefesini getirdi bana! Görüyorum ki ben senin için yalnızca bir hevesmişim. Sen gitmişsin, ben ise kendini tekrar ederek aynı yanılsamaya düşen toplumun yaşadığı nevroza yakalandığımla kalmışım. Yalnızlığıma muhtaç olmuşum! Şimdi ise senin olmadığın yollarda yalnızlığımı arar oldum.’ dedi kadın ve arkasına bakmadan hayata yetişmek için acelesi yokmuşçasına, yavaşça uzaklaştı. Sokakta, buselik makamında bir eser esiyordu ardından:

"Bana benden yakın, benden yabancı

İçimde dolaşan, gezen biri var."