var olmanın ötesinden koparacaksın yaşamı.

dalga sesleri çadırına misafir olur diye

çileği keşfettiği bir gündüz vakti,

ormanın en güzel ötüşüne assolistsin.

 

yeni doğanların ilk sütü kadar safsın ayşe.

iskeletsiz bir yumuşaklık, isa’nın bercestesi,

bin hükümdarın ilhak edemediği tahtsın.

babil’in bağları bezense bile yollarına,

kıyamamazlıktan beslenen destansı bir masalsın.

 

günün biri için kivi yeşilince hayaller kurulsa

acı kışların yeli nefesinle son bulur.

pencere önlerinde saksıların olursa belki,

safi ellerin toprağa dokununca uyutur.

 

ayşe’

güneşi göğüs kafesine sığdırıyorsun sen.

iskeletin sekiz yerinden çatlasa da

kadim analar gibi arkadaşlıklar doğuruyorsun.

 

yüzü leke tutmayan ipeklere örneksin.

dünya basit olmaktan uzak artık ayşe.

kirli simaları hafızana kazımalısın.

sen kudüs’ün şehvetli kapılarısın ya hani

haydutların rotası olacaksın.

ama ayşe

ne zaman ateş yaklaşsa buhulu tenine,

iki anka kuşunun korumacı kollarıyla

güçlü yenilerde var olacaksın.