Yaşam o kadar garip ki anlatılmaz yaşanır. Ama yine içimden gelen tek şey anlatmaktır. Yaşanılan olaylarla birlikte yıllar seni güzelce yoğurup bir şekle sokuyor. Yaşının aklıyla diyorsun ki "Tamam, birçok şey geçti başımdan. Zorluklar, sıkıntılar, acılar yaşadım ve oldum ben. Kendim oldum."

Halbuki bu tam bir aldanıştır. Asla olmazsın, asla bitmez yaşayacakların. Bir sonraki yılda yine aynı fikre kapılır ve olduğunu zannedersin. Ondan sonraki yılı da yaşadığında görürsün, biten hiçbir şey yok. İnsanoğlunun öyle bir hamuru vardır ki ne kadar bambaşka şekillere bürünürse bürünsün bu döngü tamamlanmayacaktır. Yılların omuzlarımıza yüklediği her bir şey aslında benliğimize katacağı öğretilerdir. Sen öğrenmekten, yol almaktan bıkarsın ama alacağın yükler bir türlü bitmez. Şimdi daha mantıklı buluyor ve daha gerekli buluyorum değişimimizi. O kadar akılalmaz, bir o kadar da mantık dışı olaylar yaşıyor, kişilerle karşılaşıyor ve bazı anlara tanık oluyoruz ki bunun olmaması olağan değil zaten diyorum. Dar görüşlü, bağnaz, düşüncesiz, kendinden bihaber kişiler beni bu düşünceye itiyor. Sanki onlar bu değişimden muaf gibiler. Aynılar, o hep bildikleri çizgideler. Yoksunlar farkındalıktan, incelikten, hoşgörüden... Aşırılar cahillikte, şımarılıkta, arsızlıkta. Onlarla karşılaştıkça tanrıdan sabır dileyip daha çok değişmeyi, ruhumu daha çok zenginleştirmesini istiyorum. Sığ fikirli, görmeyen, bilmeyen, anlamayan biri olmak duyduğum en derin korkularımdan biri haline geliyor. Ama sonra anlıyorum ki ben bunlardan değil bunların sonuçlarından korkuyorum.

Çok çok iyi bir savunma seni hiç de istemeyeceğin biri haline dönüştürecektir. Daha doğrusu tek bir kişi olacaksındır.


Yıllar bize yalnızca almamız gereken yaşı, varacağımız zamanı ifade etmez. Düşleyemediğin ve bilmediğin seni sana getirir.