Sâib dedi; "Kuru zâhidlerden gelene tamah eyleme."

Ettim cihânda başladı ibtidâdan

Var git nazlım bu imtihandan

Akmaz oldu kan damardan

Yetiş beyhûdedeyim al beni bu heyûlâdan


Yâr deyü sana gel olma mı yolunda yol

Yavru ceylanım gel bakmam mı gözünde göz

Dar geldiği vakte indim mi çıkarın göynümde acı

Âh şûle girdaplara hapsoldun mu indi var boğazımda sızı


Kapandım lem'âya doğru güya münkât olacak idim

Mustaribliğe vardım güya sürme gözlü melek idim

Aşina çehresi işledi iki gözüme nakış güya ne varsa küs idim

Fetvayı yazdı hakkıma güya son marifetini de seveceğdim

Lakin yürekte ecvet olmuş idim


Var salın haynune artık yavru ceylanım

Ben açdım göynümü ufka, korkmadan

Rüya içinde rüya senin olanı sana getirdim

Değerli kıldım çoğu vakit yıkıldım

Faraza mücrim, meşum ben, sen istemedin


Ey Mâh! Ne diye meftun oldun, mülâki oldun

Bahâsus merbutum sana, mahmum gözlerine

Bi-gâne duygulara zebunluğum oldum acûze

Kırklara mı karıştın, kânûn-i evvel geldi de geçti

Güzel yüzünden ezâ melaikesi oldum gaybûbetinde muzdarip


Tesirin bitmeden, şâhikâya ulaşmadan dön

Sanma ki iltimas bitti, mukadderâtına ilgim hiç bitmez

Zâil olmadan, daha da cüdâ düşmeden

Müphem zamanlar gelmeden bana icâbet et.

26 Ocak