Osmanlı Türkçesi

Efendimsin cihânda i'tibârım varsa sendendir
Miyân-ı 'âşıkânda iştihârım varsa sendendir

Benim feyz-i hayâtım hâsıl-ı rûh-ı revânımsın
Eğer sermâye-yi 'ömrümde kârım varsa sendendir

Veren bu sûret-i mevhûme revnâk reng-i hüsnündür
Gülistân-ı hayâlim nev-bahârım varsa sendendir

Felekden zerre mikdar olmadım devrinde rencide
Ger ey mihr-i münîr âh u zârım varsa sendendir

Senin pervâne-yi hicrânınım sen şem'-i vuslatsın
Be-her şeb hâhiş-bûs u kenârım varsa sendendir

Şehîd-i 'ışkın oldum lâle-zâr-ı dâgdır sînem
Çerâg-ı türbetim şem'-i mezârım varsa sendendir

Gören ser-geştlikde gird-bâd-ı deşt zann eyler
Fenâ-ender-fenâyım her ne vârım varsa sendendir

Niçün âvâre kıldın gevher-i galtânın olmuşken
Gönül âyinesinde bir gubârım varsa sendendir

Şafak-tâb eyledin peymânemi hûnâbla sâkî
Sabâh-ı sohbet-i meyde humârım varsa sendendir

Sanadır ilticâsı Gâlibin ya hazret-i Monlâ
Başımda bir külâh-ı iftihârım varsa sendendir

Türkiye Türkçesi

(Sen benim) efendimsin bu dünyada değerim varsa sendendir. Aşıklar arasında şöhretim varsa sendendir.

Benim hayatımın bereketi, akan ruhumu ortaya çıkaransın. Eğer ömür sermayemde kârım varsa sendendir.

Bu hayali surete süs veren senin güzelliğinin rengidir. Hayalimin gül bahçesi, ilkbaharım varsa sendendir.

Devrinde felekten zerre kadar incinmedim. Ey parlak güneş! Eğer ağlayıp inlemem varsa sendendir.

Sen kavuşma mumusun bense senin ayrılığının pervanesiyim. Ben her gece (kavuşma) arzusunu öpüp kucaklayabiliyorsam sendendir.

Aşkının şehidi oldum. Göğsüm yaralı gelincikler bahçesidir. Mezarımın ışığı, türbemin mumu varsa sendendir.

Beni sarhoşluktan başı dönmüş gören çöl girdabı sanır. Yoklukta yok olmuşum. Her ne varım varsa sendendir.

Senin yuvarlanan incin olmuşken neden beni başıboş bıraktın? Gönül aynasında tek bir tozum varsa sendendir.

Ey Hazreti Mevlana! Galip'in sığınması sanadır. Eğer başımda bir övünç külahım varsa sendendir.