Seni arıyorum…

Aydınlıklar ülkesinin karanlık ve dar sokaklarındaki soğuk ve buzlu kaldırımlarda.

Üşüyorum ve

Sonbaharda rotasını kaybedip savrulan yaprak misali

Kuru, sessiz ve kimsesizim.

Seni arıyorum…

Lokman Hekim’in ölümsüzlüğü: Nuh’un ölümü ve en önemlisi de

Yakup’un Yusuf’u araması gibi.

Ağlamaktan körleşen gözlerime aldırış etmeden,

Yusuf’un göndereceği kanlı gömleği bekliyorum.

Varsıllık içinde yoksulluğu yaşıyorum seninle;

Ama yoksulluktan varsıllığı çıkarmasını da biliyorum,

Ve sonra düşünüyorum:

Varsıllık sensizken ne kadar da yoksullukmuş diye.

Bir sigara yakıyorum, bir yudum kahve eşliğinde,

Seni sigaranın dumanına yazıyorum, kayboluyorsun.

Kahvenin bin yıllık hatırına işliyorum, yine kayboluyorsun.

Ve ben yine varsıllık içinde sensizliği yaşıyorum.

Mağrur, titrek, sessiz ve kimsesizce…