Gözyaşların akar bazen durduramazsın, mutluluk elinde mi değil mi bilemezsin. Savrulan yaprak misali bir o yana bir bu yana giderken; düşüncelerin de mevsimlere ayak uydurur yeşilin tonundan, sarı bir kuruluk kaplar kalbini. Sanki her an parçalanma sesi duyulacak endişesiyle çarpar kalbin. Ağlarsın ama ne için... Dualar endişelerle mi dolu yoksa endişeler duaları mı çağırır?

Teslimiyeti özlersin, bırakıp kendini bir dalgaya, savrulmayı...Nemli bir yaz gününde soğuk bir denizin kucağında yatarken mavilikte kaybolup, tiz bir sesi kulaklarında duyarak gökyüzüne bakarsın.

Hayaller bazen hayalden bile öteymiş diye dalarsın elinde kadehinle. Kafan bir dünya, kalbin ise o dünyada...

Korkunun, endişeden öte bir adım gücü yoksa tüm beyninde, gücün senin kime ve niye? Bir hayal vardı düşümde, düşümden uzak kalamadım diye değiştirirsin belki şarkıyı... Korkarak mırıldanır olursun çünkü gözyaşları kaplar tüm görünenleri. Akmaz, akamaz kimi zaman ağır gelir, şükür ederken acı verir... Nankörlük etmeden dua ederken canının acısı içini acıtır.

Gözünü kaparsın sahneler, hayaller...

Bir an gelir hepsi kabusla karışır, o an tarifsiz korkuna mahkum olursun, beyin ele geçirir tüm benliğini. İşte o zaman ne bildiğin fayda eder ne de bilmeye çabaladıkların...

Umuduna yetişemeden umudunu kaybedemezsin. Yaşanmamış anların pişmanlığı ile yaşanacakları yok edemezsin. Elbet gelecek bir gün o hayaller, o anki mutluluğa ağlanacak, şükürler şarkı olacak, şarkılar ninni...

Bekliyorum. Gelecek... O ruh beni seçecek...