Hayatım boyunca hiçbir sevgilimi terk etmedim ama hep ısrarla terk edildim. Bir yerden sonra bu durumdaki tuhaflığı fark ettim (bugün). Nasıl oluyordu da daha demin sizi seven ya da sevdiğine sizi inandıran kişi bir anda sizi sevmediğine karar verip ayrılmak istiyordu? Belki bir anda vermiyordu ama bu yavaş yavaş nasıl gerçekleşiyordu? Peki, en başta sevebilirken sonradan ayrılmak istemeyen tarafın yeniden deneme isteğine neden karşılık hiç verilmezdi ki? Bir kere sevmeyi başarmıştı, onu tekrar niye yapamasın ki? Asıl daha önce hiç yapmadığı bir şeyi istemek acımasızlık olurdu. Yine de artık o kişi tarafından an itibarıyla bir daha sevilmeyecek olmanın bilgisiyle yaşamak zorunda insan. Bir her seferinde "Nasıl yaparım?" deyip de nasıl olduğunu anlamadan bir şekilde başardığım bir şey. Aslında pek de başarmıyorum; her seferinde eksiliyorum ve hissizleşiyorum. İlk yaşadığım ayrılık acısının şiddetini bir daha asla yaşamadım. Sebebi çok basit: çünkü o kadar sevmedim, çünkü bir daha o kadar acı çekmeyi göze alamadım. Her seferinde daha az acı çekmek için daha az sevgi gösterme orantısı ilerledi; artık neredeyse kimseyi sevemez oldum, hissizleştim iyice. Ne acı ne de aşk... Peki suçlu kimdi burada? Bana bunları yaşatan kader mi utanmalı yoksa ipleri elime alıp bütün sorumluluğu üstlenip "Kendim ettim, kendim buldum." mu demeliyim? Kendim ne ettim ki, ne etmiş olabilirim? Bilinçaltımın derinliklerinde kendime acı çektirmeyi sevmiyorsam eğer, özellikle kendime acı çektirecek kişileri de sevmiyorsam bir suçum olmamalıydı.
Artık ne yapacağım bilmiyorum. Eskiden yüksek hayaller kurmayı, büyük sorular sormayı severdim. Üzerinden 6 sene geçti. Artık büyük hayallere erişemedim veya erişmek için gereken yerlere gelemedim; daha küçük hayallerim var. Büyük sorular üzerine de düşünecek vaktim olmadığı için küçük sorularla ilgileniyorum. Bu ızdırap dolu vakitlerimi de belki bir sevgili ile meşk ederek hoş vakit geçiririm diyordum ama sanırım dünya üzerindeki vaktimi tek başıma geçirmekle cezalandırılıyorum. Ya da lanetlendim. Cezalandırılan kişi bunu genelde bilir; bir suç işler ve bir ceza alır, bilincindedir durumun. Ama lanetlenen kişi bunun farkında değildir. Bir voodoo bebeği büyüsüne maruz kalmış gibi birisi bebeğe bir iğne batırır ve kurbanın canı yanar ama bilmez neden yandığını. Ceza almamıştır, lanetlenmiştir. Ben de büyük ihtimalle lanetlendim. Tek başına vasat bir hayatı iyi bir hayata çevirmeye gayret edeceğim; tıpkı Sisifos gibi ve onun gibi asla başaramayacağım.
Sevgilisini terk edenler de buraya kadar okuduysa bir de hikayenin öbür tarafını dinlemek isterim. Ben henüz sevdiğim birini sevmemeye başlamadım. Nasıl oluyor bu süreç, sayın okur? Belki anlarım ben de.
,
2024-11-27T17:50:58+03:00O tarafta değilim ama cevabım var. Bi başkasını daha çok sevebileceklerine dair içlerinde yeni bi duygu yeşeriyor olmalı