Senin için her şeyi yapamam. Elimden gelenin ne kadar az olduğunu bilsen gerisi nereden geliyor diye merak edersin. Ediyorsan eğer merak sor, çekinme. Sorarsan tek cevabım var senin benden daha iyi bildiğin. Direnemem üstüme çöken hüzne, sen daha çok gördün beni benden. Gülerken dolar gözlerim. Görmeni isterdim ama karşımda hep sen vardın. 

Sana toparlayacağımın garantisini veremem, kaç kez bitirmeyi istediğimi saymayı çocukluk çağımda bıraktım. Hiçbir duvar çentiklerime yetemez. Taşarım, hep taştım; zamandan, hayattan, duygularımdan, yaşımdan... Bedenimden de taşasım geldi birçok zaman. Hatta geçen gün sadece iki saatte üç kez dolup çağlamak geldi içimden. O kadar da iyi değilim sen bilirsin

-bencilim işte kısaca- o üç sefer için dört kez boğazıma yapıştım ellerimle. 

Sana hiç teşekkür etmedim. Yaptığın ve yapmayı düşündüğün ama yapamadığın her şey için. Kat yerlerine katlandığın için zibilyon kez. Bilme istedim ama en çok da beni yaşattığın için teşekkür etmeliyim. Dört kez yapıştıysa ellerim boğazıma beş kez sen çözdün. Kızgınım sana bunun için aynı zamanda, hiç olmasan yüzüncü çentikte en azından yüz birinciyi atamamış olacaktım. Arada -bu benim için sık sık demek- bunu düşünüyorum, var olmasan var olmayacağımı. Sana değil varlığına sinirleniyorum. Yok etmek değil var etmemek istedim seni ve kendimi. Bir kere var olanı geri alamıyormuşsun bunu bana sen öğrettin. 

Sana kızdım. Kızdığımı da belli ettim aslında bakarsan. Gerçek sebeplerini hiç söylemedim. Sana açtığım yola dönüp asfalt dökerken yolu bozmak istedim. Arkamdan öyle kolay gelmene içten içe kızdım. Ayağına taş değse taşın taş olduğu dağa çıkıp oluştuğu güne pişman edebilecekken, beni anla diye bozuk patikadan nasıl yürüdüğümü gör istedim. Aynı yerlerden kanamazsak sana olan kızgınlığım sönmeyecek gibiydi. Sonra baktım elim titrek, yolum bozuk. Sen bunun için hiç beni suçlamadın ama ben suçladım birçok kez, sen her tökezlediğinde aynanın karşısında yaralarıma küfrettim saatlerce. Yaralarımı ben yapmadım -bunu bana hatırlatman da sinirimi bozuyor- ama yaralanabilecek kadar cılız olmama kızdım. Eğer yaralanmasaydım o yolu döşerdim kilit parke taştan, sen de tökezlemezdin... 

Sana sevdiğimi söyledim mi söylemedim mi hatırlamıyorum. Birçok şey söylemişimdir, muhtemelen neden kendimi iyi hissetmediğimde çizgi dizi izlediğimi bile ama biliyorum söylemedim sana seni sevdiğimi. Söylememe gerek yok gibiydi, insan bilir bazı şeyleri hiç duymasa da. Bu da öyle bir şey olsun senin için istedim ama öyle olması için de bir şey yapmadım. Hatta aksini yapmışım bunu fark ediyorum, hep ben olmakla alakalı bu. Bundan ben, ben olmak istemedim. 

Senden hiç özür dilemedim. Bu çirkin ellerimle sana kendini sevmeyi öğretmeye çalıştığım için mesela. Her özrümün sonu tekrarlanacağını bildiğim sorunlarıma çıktığından belki. Senin umut etmeni istemedim, belki bu sefer yapmaz aynısını demeni. Benden çok yapacağımı bile bile inanırdın çünkü aksine. Kabalığım bundandı hep. Şimdi bir özür dileyeceğim senden, yine tekrarlayacağımı bilerek, kendim olduğum için özür dilerim.