sonsuz semanın altında ezilen ruhum,

bir de sen.

ismini fısıldar dururum.

ne zaman karşıma çıkacak olursa gölgen,

koşuşturduğum o tarlada,

boyun eğer karanfiller.

elbisem her çamura bulandığında,

hayallere daldığın o uçurumun kenarından,

yanıma geleceksin sanarım.

korkarım o tutkulu bahsedişlerinden,

yine rüzgarın uçuruma kafa tutuşunu anlatırsın.

bana renkleri solmuş uçurtmaları,

yosun tutmuş kayaları anlatırsın.

anlatırsın geceyi,

susamış serçelerin şarkılarını,

yaseminleri.

ve ismini fısıldarım.

senin unutulmuş ismini.

zamanın senin için durduğunu,

gözlerimdeki silüetinin sen uzaklaştıkça büyüdüğünü, anlamam için.

bunu yapmam için acımasızca sözler,

sarf eden herkesi,

ve beni,

affet.

ölü çocuk,

terk et zihnimi.

seni o tarlaya ekeceğim,

büyüyeceksin bir karanfil gibi.

ve rüzgâr her kafa tuttuğunda uçuruma,

senin kokunu duyup,

ismini fısıldayacağım.

senin unutulmuş ismini,

her zaman anacağım.