Ufkun derinliklerinde sarı ve mavi tonun birbirine geçip tamamladığı o eşsiz manzara, o an... Gün doğumunun bize her yeni başlangıç için armağanı... Gerçeği içine hapsederek hiç yaşanmamış gibi olumsuz anıları saklaması ne tuhaf bir döngü değil mi? Hayat da bundan ibaret değil midir? Yaşam için çırpınıp didindiğimiz anlamsız amaçları içine hapsetmiş döngü kısırı.


Attığım her adımın dönüp dolaşıp beni aynı noktaya getireceği gerçeği gibi. Bunun için defalarca verdiğim kararlar yüzünden kendimi suçladım. "Nerede yanlış yaptım, bu ben olamam" diye. Düşündükçe daha da yıprandım, umutsuzluğa kapıldım ama içimdeki ses hiç susmadı, bir adım daha atacak gücü her defasında buldum, irkildim ve uyandım. Çünkü yüreğimde taşıdığım o susmayan tohum küçük de olsa yeşerdi ve bana nefes aldıran umudum hiç susmadı. Yeni başlangıçlar hayalleri de beraberinde getirir umuduyla uyandım. Yüreğimi dağlayıp içimde biriktirdiğim anılara rağmen. "Bunca keder geçti üstünden; anlamadım hala sağ mıdır dağ mıdır yüreğim?" İyi ya da kötü ne olursa olsun, yüreğimdeki her acı beni ve düşüncelerimi var eden tek çıkış yolum. Yorulduğum zamanlar da oldu, zihnimin güçsüz düşüp her şeyi unutmak istediğim zamanlar... Her yeni güne uyanmanın ağır geldiği, insanın bütün olumsuzluklara rağmen güç bela içinde bulunduğu kâbustan uyanmanın zor olduğu sabahları da yaşadım ve o uzun süren kâbustan uyandım. Umduğum gibi olmasa da zifiri karanlıktan aydınlığa açılacak o yolu, kendime söz vererek mücadele edip bulacağıma inanıyorum. Düşlere olan inancımı yitirmedim daha, yaşadığım hayâl kırıklıklarına rağmen. Üzerimden sadece yorgunluğu atmak kalıyor geriye. Gönül yorgunluğu mu yoksa düş kırıklığı mı bilmiyorum yüreğimdeki duygu, sadece his yokluğu...


Geriye yaslanıp hayatın bana getireceklerini ve benden alacaklarını izlemek kalıyor. Bunu yapmak benim için her zaman bir çözüm yolu olmuştur.