Kayıp ruhlar ülkesine göç etmekteyim şimdi

Kaybettiğim kıymetli taşlar dünyada benliklerini sürdürmekte

Ben ise uzanamıyorum onlara

Ve bir müzik gibi unutuyorlar beni

Eskiyorum ve eskitiliyorum

Tozlanmaya meraklı raflara yerleştiriliyorum sessizce

Hatırlanıp yüzlerde tebessüm olacağım anı bekliyorum

Birinin aklına düşmeyi seçme hakkımız olsaydı keşke

Ya peki bir kişi yeter miydi? Hatırlanmaya

Cenin pozisyonu alıp ağlamak olur mu arkamdan?

Mutlu olurdum eğer bunları bilseydim

Ve tutsaydım seni, 

Kavrayamadığım ne varsa senin özünde saklansaydı

Anlasaydım bazı kifayetsizlikleri

Çabalamasaydım kaybolmak ve unutulmamak için

Kaybolmak bulunmak istemekten olmuyor mu?

Unutulmamak için karalamıyor muyuz bir şeyler?

Bunca şair bunca ressam ve diğerleri,

Söylesene hangisi unutuldu?

Fakat bana bir iki beden yeter

Biri sen olmalısın 

Yağmurların ıslatmalı her gün yanaklarını

Ve sakın silme onları

İstiyorum ki o yağmurlar senin dudaklarınla buluşsun

İç onları ve yeniden mucize ol doğmama

Bilinen bütün inançlar toplansın etrafımızda

Haklı bulsunlar bizim yakarışlarımızı

Ancak yetmesin haklılık

Gömsünler ikimizi de canlıyken toprağa

Bitmesin üstümüzde de çiçekler

Umuyorum biz farklı olalım

İstenmeyenler diyarında beraber kaybolalım

Yüz tutalım unutulmaya 

Ruhlarımız göçlerini tamamladığında buluşalım yeniden

Sonra çıkaralım tadını unutulmuş olmanın

Sen! Benim en kıymetli taşım

Tek başıma eskimek değildir istediğim

Seninle tozlanalım raflarda ve üflemesinler tozlarımızı

Kalıplaşsınlar üzerimizde, ait olalım o kütüphaneye

Aidiyette imkansızlaşalım, yoksa sen ne sandın

İmkansızlıklar olmalı bizi birbirimize bağlayan

Kenetlenmeliyiz engellere, uçurumlara

Sonra buluşmalıyız bir kiraz ağacının altında

Ve asmalıyız kendimizi, yeniden doğup yok olmak uğruna...