Kimliğimle sarmaş dolaş, özgürlüğe uzanıyorum, sessiz fısıltılar arasında.
Labirentlerde kayboldum, özlemler ve kabullenme arasında bir denge,
Kendi sesimi duymak için sessizliğin içinde yürüdüm.
Her söz, bir kılıç gibi, ruhumun derinliklerini deler, her soru, bir mızrak gibi, içimi yaralar, sızlatır.
Karanlık bulutlar yağmurlarını savururken üzerime,
Fırtınanın ortasında nasıl gülümsediğimi bilemezsiniz
Titriyorum, korku sarmış içimi, çevremi kuşatan bir sis gibi,
Suçum mu? Bir kadını yüreğimle sevmek, en derinlerde, yalnızca ona ait.
Tanrım, bu bir hastalıksa, neden içimizde bu alev sürüyor?
Eğer değilse, neden sessiz kalıyorsun, neden susturulmuş çığlıklar var?
Bu sevgiden vazgeçmek ne mümkün, ne de gerekli bu benim özüm, varoluşum.
Peki, siz taş kalpliler, neden bu kadar acımasızsınız?
Eşcinsellerin aşkına neden bu kadar yabancısınız?