sessizliğimin matlığı

ılık gürültülere gebe

yıldızlar düşer aklıma sapasağlam

soğur düşüncelerim

bulut saçan küfürlerle

taş sektiririm anladığım şeyler üstünde


ot budak koparılan

dokunulamaz arazimin

ulu orta meydanında sırlar tutar

sarhoş oteline dönen çatlak duvarlar

ve kağıttan uçaklar üzdüğünde beni

sabırlı bir sandalın titrek yelkeninde

denizce esmek isterim


hali vakti yerinde sabaha karşının

nazikçe eğilip hoşlanmadığım insanları

gün doğumu gibi karşılarım

yağmur damlası düşmüş gözlük camımın

arka kapısından çıkıp

sabah ekmeği gibi diri kelimeler

ve hafızası çok güçlü fikirler dilimlerim soframa


dut ağaçları çınar ağaçları

ve etrafında kadim değirmenlerin 

iğde gibi ufalanırken öğüttükleri

ben o ağaçların altında görürüm

gezegenlerce bağdaş kuranları


ve hakkında çok konuşulacak

bir atom parçacığı misali

bir var bir yok olan kokuların

ayak izlerini takip ederim

güneşler kucaklarım sevdiklerim gibi

bir de ürperdiğinde

bir kazağı giyivermenin güvenini

semalarıma haykırırım.