üzerimde kahverengi tahta parçaları var

gözlerimin hizasında, başka bir şey göremiyorum.

toprak kokusu göğüs kafesimi dolduruyor,

nefes almakta zorlanmaya başladığımı biliyorum.

tahtaların arasından toprak düşüyor bazen,

ya hepsi düşerse,

nasıl yaşarım o zaman?

hâlâ mı yaşıyorum,

hâlâ mı gözlerim bir daha açılmamak üzere kapanıp sonsuz uykuya dalmadılar?

çok garip…

belki bu bir hayal,

şizofren miyim?

sanmam.

belki de çıkarırlarsa üzerimdeki tahta parçalarını, görebilecekleri şey sineklerin konmak için birbirleriyle yarış yaptığı çürümüş, kokmuş ve yok olmaya yüz tutmuş bedenim olacak.

nereden bilebilirim,

kafamı çevirecek kadar bile yerim yok,

ara sıra gelip geçmişimi gösteriyor, her bir attığım adıma karşılık “neden?” diyorlar.

kim olduklarını bile bilmiyorum,

çığlık atıyorum, boğazım yırtılacak gibi hissediyorum fakat hâlâ sesimi duyuramıyorum,

dışarısı mı fazla sesli,

yoksa insanlar mı sağır?

ben hâlâ sessiz miyim,

yoksa…

çığlıklarım mı duyulmuyor?