Sessizlik istiyordum. Bir toz tanesinin dahi hareket etmeyeceği bir odanın içerisinde bulunmak, içimden geçen her bir düşünceyi tüm derinlikleriyle hissetmek, düşünebilmek ve düşüncelerimin doğruluğunu idrak edebilmek istiyordum.
Buna asla izin vermiyorlardı. Eğer hareket ettiğinde bir yere varamıyorsan, durmak en anlamlı eylem olabilirdi. Ancak bir kez bile senin içinde sindirmeye çalıştığın fikirlere kucak açmamış insanlar için, eleştirmek daha cazipti. Sessizliğin anlamını bir kez bile keşfedememiş herkes elbette konuşacaktı. Neden dinlemek zorundaydım? Tüm insanlıktan uzak kalmak, kendi bilincimin en derinlerine inerek kuytularda kalmış tüm fikirlerimle karşılaşmak istiyordum. Bu onlar için kabul edilebilir bir şey değildi. Onlardan biri olmaya zorlanıyordum. Bu baskı, bende bombaların altında annesini kaybetmiş, nereye gitmesi gerektiğini bilemeyen bir çocuk gibi kapana kısılmış hissetmeme neden oluyordu.