Tan kızıllığında bozuldu sessizliğin huzuru
Bir çocuk, sesi yedi kat semada
Çığlık çığlığa...
Güvercinler kanatlandı burçlardan çatılara
Döküldü titrek dudaklardan ağıtlar
Rüzgârın uğultusu
Argın yorgun bir kalenin dibinde
Derin karanlıklar
Sesler hıçkırıklar
Aşındırdı cihanı dört yandan
Toprak hüzünlü
Göç yollarında kuşlar ağlamaklı
Günahların en büyüğü işlendi
O gün
Eğer tutmaz bir derede
Duymadı kimseler
Görmedi kimseler
Cellatların karanlık gözlerini
Önce örgülerinden kesildi saçları
Bileklerine vuruldu demir bir halhal
Ağızsız, dilsiz...
Vuruldu
Denizlerin ötesinde tavşanlı bir tepede
Karadağlar kudurdu
Yıldızlar yalıma kesti
Soluksuz kaldı
Ayakları altında bir annenin
Avuclarında cennetin yüzü kanlı
Soluksuz kaldı
Ayakları altında bir babanın
Kavruldu ateşi yuttu
Soluksuz kaldı
Ayakları altında bir ülkenin
Yine sessiz yine suskunuz
Bir gül daha boynundan kırıldı
Bir ceylan daha sekemeden vuruldu
Sessiz, suskunuz