Sen diyince ruhuma dokunanları,
Hep eksik anlatıyorum.
Bazen bir şeyler dolanıyor
Olmayan aklımın kıyılarında…
O zamanda olmuyor
Öyle derin öyle uçsuz bucaksız ki
Gözlerin, asla tanımlanamayacak!
Ve kat’a kimse sen gibi bakamayacak…
Üzeri tozlanmış kitaplara
Seninle bakmak lazım mesela!
Elinin ayasıyla silişini izlemek
Sahiplenmenin ne demek olduğunu öğretir insana…
Kirlenmiş olanın bile kusuruna
Ellerin, tozlanınca kusura bakma.
Şükür sebebi oluyorsa!
Kenarından tutuşturulmaya başlanmış,
Sonra alelacele söndürülmüş sayfalarda,
Kalan yanık izine…
Bak!
Ama sen bak!
Anlam kazansın is lekesi…
Okunmaya başlansın yeniden
Sevda’yla okunan yazılar diye bir ibare
Hemen şimdi girsin literatüre…
Sen oku…
Çok satılsın kitaplar
Yok satılsın ruhtan yoksun kalanlar…
Seni anlatamıyorum kalemle
Yazıya geçmiyor ruhun.
Karahindiba çiçeğinin tüyleri gibi
Üflesem kaybolan üflemesem dileyemediğim
Rüzgarla uçuşan tüllerin şeffaflığında
Yağmurlu günlerde nefesimden çıkan buğuda
Asi atların yelelerinin salınışında
Gözümle gördüğüm ama ispatlayamadığım
Benden ayrı ama benim olanımsın…
En çok bana ait olanın!