“Lover, You Should’ve Come Over, Jeff Buckley.”


Tanrından seni sevecek birini değil de kendini sevebilecek güç istediğin zaman anlıyorsun bazı şeylerin yanlış olduğunu.

Tanrın sana tam tersini verdiği zaman ise inanmıyorsun veya inanmak istemiyorsun. Seni melankolinin demine doğru uzun bir yola çıkartan karşındakini sevmenin güç olması değil, karşındakinin seni sevmesine alışmaya çalışmanın sana yaşattığı duygu karmaşası. 

İlk başlarda ciddi olmadığını düşünürsün, kendinle bir başkasını yan yana hayal bile edemezken bir başkasının seni sevebileceği gülünç gelir. Biraz daha alışır gibi olurken flörtleşmeye diğerleri gibi anı yaşamaya çalışırsın ancak aniden gelen korkuyla kaçarsın, geride bıraktığın şeyler kafandaki seslerden dolayı duyulmaz olmuştur. 

Bir gün hayatındaki küçük çetrefilli olaylar silsilesi karşına tekrar çıkarır istemediğin şeyi, kendini tutamazsın.

Kaçtığın zamandan sonra bir şey olmamış olsa gerek ki karın içinde hipotermi geçirmeyi uyumak zanneden bir zavallıya dönüşmüşsün, işte bunu tekrar diğerleri gibi yaşamaya başlayınca fark ediyorsun.

Bu sefer karşındaki tezatla bir şekilde konuşmaya gayret ediyorsun. 

Sana seni ne kadar sevdiğini anlatıyor. 

Alışık değilsin biliyorsun, bu doğru değil diye kafanın dikine gidiyor ve karşındaki tezata uymaya çalışıyorsun. 

Başarılı olamayacağını bilen biri olarak kendini ona beğendirmek için daha fazla çaba gösteriyorsun. Hoşlandığı her şeyi araştırıyorsun ve hatta bazenleri onun düşünmediği şeyleri düşünüp onun senin hakkında düşündükleri ile ilgili çıkarımlar yapıyorsun.

Sonra gelecekten biri geliyor sana, aynı sen.

Hiçbir şey değişmemiş gibi gözüküyor ama çok farklı bir şeyler seziyorsun.

Sana teker teker sakin olman gerektiğini onun seni böyle de seveceğini anlatıyor.

İçin rahatlıyor ve sevilmenin verdiği mutluluğu tatmaya zamanın kalıyor.

Bazen mutluluk yaz akşamında içtiğin bir bira olabiliyor veya dinleyerek uyuyabileceğin o sevecen ses seni sarıp sarmalarken mutluluğu o sesin çıktığı dudakları öperken bulabiliyorsun.

ilk defa bakıcısının ona bakmak için para aldığını öğrenen çocuğun yaşadığı o burukluğu hissetmediğini fark ediyorsun.

Sokakta sevilen bir yavru kedisin bu sefer, seven kişi belki de seni hiç görmeyeceğini bildiği halde seni çok ama çok seviyor. Sevilmenin edilgenliğin en güzel hali olduğunu çözüyorsun. Seni seven kişiyi ise benliğinden daha çok seviyorsun, benliğin ne ise.