Sevgi nedir?

Sevgi sadece duygusal kortekse sahip olan bir alana sahip olarak görülse dahi aslında sevginin harmonisi daha yüce yetke ve etkiye sahiptir. Bu yüzden sevginin güzelleştiremeyeceği bir yer yoktur. Yeter ki doğru bir sevgi siferi inşa edilebilsin.


Peki doğru sevgi nedir? Doğru bir sevgi kişinin ruhsal ve bilişsel argümanlarına toksin etkilenimi sağlamayan olgu ve olay örgüsüdür. Bu bağlamda sevgiye ve onun öngörüsünde yaşamsal faaliyetlerimizi düzenlediğimizde hayat denilen algoritma yaşanabilir bir çepere sahip olacaktır. İşte bu yüzden doğrusallığı ve hakikati sorgulanan sevgi daima kişiye ve karşındakine yanlış, hata hatta eylemsel olarak zarar verecek durumlar doğurabilir. 


Kişinin değer algısı ve yargısı sevgi bağıntısıyla düzene tabi olduğunda ruhunda bulunan kaotik ortamı değiştirerek daha oturaklı bir his ve aklı, diyagramı kurmasına yardımcı olacaktır. Buradan hareketle sevginin bireyselliği ve toplumsallığı ne olacaktır? Çünkü sevgi tikel gibi gözükse de aslında tümel bir yapıya sahiptir. Peki birey bu tümelliğe nasıl ulaşacaktır? Çünkü birey tümel bir sevgi açılımını keşfedene kadar tikel sevgi içinde kendi ruhunu ve karşılaştığı tüm ruhları yaralamaktadır. Anlaşılacağı üzere sevginin en tikel hali aşk adını alır. Ve aşkın hüküm sürdüğü ruh, teokrasi yönetimine sahiptir. Ve aşk ikincil yargıya kapalı bir yüklemdir. Sadece kendiliği yani bencil bir eylem olarak var olur. 


İnsan bu eyleme düştüğünde akıl ve yürek mizanını tek taraflı olarak feshederek yaşamaya ve çabalamaya çalışır. Bu yaşama ve çaba çalışması hem bireye hem de toplumsal açıklamalara tezat bir durum oluşturabilir. Çünkü aşkın şarabı, bireyi öyle sarhoş eder ki! Birey o sarhoşluk aleminden çıktığında sudan çıkmış balıktan daha beter haldedir. İşte bu yüzden insan aşka mesafe koyabilme edimini gösterebilmelidir ya da aşkı öyle içten yaşamalıdır ki sadece indirgeyecek bir ten veya canlı form aramamalıdır. Eğer böyle bir diyagrama düştüyse ten indirgemeci bir yaklaşımla aşka yakınlaşırsa içsel çöküntüsünü gidermek için yargılanımları ve algılanımları sürekli değişecek ve birey kendinlik aksiyomunu yitirmiş bir hal alacaktır. Bu bağlamdan anlaşılacağı üzere birey aşkı tekelleştirmemeli ve daha yüce, ulvi hatta kutsal bir yörüngeye oturtmalıdır. Geçici tenler ve canlılık formları bağıntısından aşk eylemine ihanet etmemelidir. Şayet ihanet etme yolunu seçerse kaybedeceği tek şey kendi ruhu ve yüreği olacaktır.


Sonuç olarak sevginin yüceliği aşk yanında sönük gibi gözükse dahi ulviliği ve kutsallığı tartışılmaya açık değildir. Bu yüzden önce insanlık olarak Yunus Emre'nin dediği gibi "yaratılanı severim yaradan ötürü" sözü üzerinden insanlara yaklaşılmalı ve bir insanlık reformu gerçekleştirmeliyiz. Aksi takdirde ne sevmelerimiz ne de aşklarımız doğru olur. Yanlışların içinde bocalayan canlı formları olur. Sürüklenir gideriz. Oysa birey sürü değildir. Birey özne olarak kendi hayatının Nietzhcevari üst insan yüklemidir. İşte bu yüzden doğru bir sevgi ve aşk için çabalayın. Tene indirgemeci yaklaşımlardan yüreğinizden geldiğince ruhunuzu uzak tutun. Yoksa ne varlığınızın ne de yokluğunuzun bir anlamı olacaktır.