Bana verdiği şiir kitabını hala sakladığımı bilse ne düşünürdü acaba?


Şiir okumayı ve yazmayı çok sevdiğim dönemde dahi hiç şiir kitabım yoktu. Hiçbir şairin bir kitap dolusu “iyi” şiir yazabileceğine inanmadığımdan, “bir veya iki” iyi şiir okuyacağım diye tüm kitaba “katlanmayı” doğru bir hareket olarak görmüyordum.


Sevgi Duvarı’nı vermişti bana okumam için. Daha sonra hediye etmişti hatta. Hayatımda hiçbir dönem Can Yücel hayranı olmasam da onun için okumuştum bu kitabı. Beni düşünerek altını çizdiği dizeyi görmüştüm, mutlu olmuştum.


Ayrıldıktan sonra ilişkimizi hatırlatan her şeyi ya sildim ya çöpe attım. Bir tek Sevgi Duvarı’na dokunamadım. Neden?


Kitaptan kurtulmanın bir sürü yolu vardı. Çöpe atabilirdim, daha da acımasızı yakabilirdim. Kütüphaneye bağışlayabilirdim, bir başkasına hediye edebilirdim. Ancak bunların hiçbirini yapmadım ve hatta daha doğrusu, bunların hiçbiri aklımın ucundan dahi geçmedi.


Pek de iyi olmayan bir şiir kitabına yüklediğim fazlaca anlamı dile getirmek değildir niyetim. Çünkü, klasik hikayenin aksine kitabın benim içimde yüklü bir anlama sahip olduğunu düşünmüyorum pek.


Bana onu ve ilişkimizi, duygularımı hatırlattığı bir gerçek. Ancak, geçmişe takılı kalmamak için bunları hatırlatan her şeyden kurtulup da Sevgi Duvarı’ndan kurtulmadığım da bir gerçek.


Sanırım zaman geçtikçe, değiştikçe, insan bir şeylerin aynı kalmasını umuyor. Hala, eskisi gibi bir insanı sevebileceğine; eskisi gibi sevilebileceğine, ilişkisini eskisi gibi yaşayabileceğine inanmak istiyor.


Sanırım bu yüzden kurtulmak istemedim hiç Sevgi Duvarı’ndan. Bir gün, bu sefer başka bir insanın, bir şiir kitabı hediye edecek kadar sevmesini istiyorum belki de beni. Bir dizede buluşmak istiyorum onunla.


“Başucumda bi sen varsın bi de evren…”