Kimine göre cinselliğin ikinci plana atılmış hali, kimine göreyse tutsak edilmiş bir özgürlük...


Bahsettiğim kavram, başlıktan da anlayacağınız üzere sevgi, değerli okuyucular. İçimizi ısıtan, yanaklarımızı pembeleştiren, havayı güzelleştiren, nabız arttıran sevgi meselesinden. Nefes almaya başladığımız andan itibaren hayatımıza dâhil olan pek çok insan tanırız. Anne, baba, kardeş, akraba, arkadaş, sevgili gibi her kategoriden insanla çevrili hayatlarımız var. Onları algılamaya başladığımız andan itibaren sevgi, saygı, güven, sadakat, vefa gibi birçok duygu aracılığıyla insanlarla bağlar kurmaya başlıyoruz. Seviyoruz.


Sevmek. Sanıldığı kadar masum mu bu sevgi duygusu? Kimi insanlar "Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir." dese de öyle midir gerçekten? Anlaşamamak nedir? Anlaşılmamak yalnızlaştıracak ve insan bir gün sevmekten tükendiğini hissedecektir. Anlaşamamak hafife alınacak bir durum değildir; varlığı, saygıyı korusa da sevgiyi kurutur. Burada anlaşamamaktan kastım içinizi, ruhunuzu görmeyip sizi tanımayan insanlarla içinde bulunabileceğiniz durumdur. "Anlaşamasak da severim, sevmek çok güzel, sevmek her şeyi çözer ki." diye düşünen pek çok insan olduğu da bir gerçekken neden böyle düşünmediğimi paylaşmak isterim. Bir şeyleri sevmek insana farklı bir haz ve huzur veriyor, onu çiçeğe verilen su misali besliyor. Peki, ya bu verilen sevgi, müthiş bir inatla karşı tarafı hiç etkilemese ve siz de bir karşılık yani sevgi alamasanız ne olur? Hemen söyleyelim; acı ve isyan, sevginin zor günlerinde yanında olan arkadaşlarıdır. Bir zaman sonra sevdikçe canınız acır, sevilmek istersiniz. İnsan doğası, sevilmek ister. Sevgisiz dünya var olmazdı, deniyor.


Bak ve gör okuyucu, sevgisiz insanlar her gün tekrar tekrar yok oluyor. Böyle bir geri dönüşüm kime neşe verir ki? Sevgi ızdıraplaşıyor. Sevgi acı veriyor. Yokluğu o kadar var ki içimizi boşaltıyor. Bomboş insanlara dönüşüyoruz. Ufak tefek sevgi kırıntılarına tutunuyoruz; kendimizi, içimizi dolduran o boşluktan atmaya korktuğumuz için. Asla kaldıramıyoruz sevgisizliği. Ölürüz, yaşayamayız! Öyle zamanlar oluyor ki sevgiden nefret ediyoruz. Verdiği boşluk hissi olmasın yeter ki, diyerek sevgiyi hiç bilmemiş, sevmemiş ve sevilmemiş olmayı diliyoruz. Fakat en içten temenniler bile bu laneti yok edemiyor. Deli gibi muhtacız. Aciz bir muhtaçlık. Mide bulandırıcı, keyif kaçırıcı, sinir bozucu bir his.


Sevgi. Bu hissi bir kere tatmak için sonsuz ve belirsiz boşluğu göze alıyor, ardından hemen pişman oluyoruz. Fakat öyle ki artık çoktan lanetlenmişiz. Kolay mı kabullenmek sevgisizliği? Bir kez tatmış olalım gerisini de isteriz, hele yokluğuna hiç tahammül edemeyiz. O boşluğa kendimizi atamayız ama o kadar isteriz ki... Onsuz da yaşanabilen zamanlarda olmak, en büyük temennimiz oluverir. Sanki bir uyuşturucudur da bu sevgi, onsuz yapamazken her seferinde dozu daha da artsın isteriz. Her zamanki düzey de tatmin etmiyordur artık bizi. Hâl böyleyken o sevginin bir anda kesildiğini düşünün; krizlere girer, çıldırırız. Öyleyse sevgi, uzak durulması gereken ölümcül bir tuzak değil de nedir? Kişinin kendisini sevip sevmemesi bile büyük bir tehlike oluşturur aslında. Evet, severken her şey güzeldir. Daha aktif, canlı ve mutlu hissederiz. Tam tersini düşünmeyiz genelde ama kendimizi sevmemeye birkaç düşünce, birkaç sorgulama uzaktayız. Çoğunuza alışılmadık gelmiş olabilir bu söylediklerim. Eh, kolay hazmedilemez böyle düşünceler. Hayatın akışına bir başkaldırıdır sevgisizlik. Her yerde insanlar özel olmayı, her şeyi sevmeyi kulaklarımıza fısıldarken tükenmesinden hiç korkmadan sevgiyi har vurup harman savuranlar çoktur. Bu yazı onlara önce saçma gelir, sonra sinirlendirir ve eğer hissedecek olurlarsa boşluk ile tanıştırır. Anlayacağınız "Seviyorum." demek günümüzde basite indirgenmiş bir söz olsa da içerisinde her türlü tehlike ve güzellik barındırabilecek bir ifadedir. Cesaretin had safhalarda olduğu bir meydan okumadır hiçliğe karşı. Bütün bunları göze almanıza değeceğini düşündüğünüz insanlarla beraberseniz ne mutlu size. Sevmek ve sevilmek ihtiyacının iç içe olduğunu düşünerek fikirlerimi sizlere sundum. Yazmak benden; okumak sizden, eleştirmek sizden, düşünmek sizden. Hatta belki sevmek bile sizden.