Belki sen öyle sevmesen,

ben böyle yarım hissetmezdim.

Karşında bir bir yıkılıyordu Babil’in kuleleri.

Dört nala küheylanın,

farkı kalmıyordu yılkıdan. 

Kollarım intihar süsü verilmiş,

çelimsiz biri,

binlercesi.

Zamanı hiç etmiştik aramızda.

Seni aramıştım Tepebaşı’nda.

Endişesi burnunda kalabalığa kaynamıştım,

günlerin soluğu ise yakamda.

Bir adamın ezilmiş gülleri altında,

adımlarımı çaprazladım çay boyunca.

Her sabah bir bekleyiş,

her sabah bir yok oluş.

Sevmeseydin beni böyle güç ne bilmezdim.

Bana yapışansa evet sevgilim,

Ukrayna ve Sarı Yelekliler çaresizliği,

düşünmeden yaşamak istesem seni.

Konuşur,

prekaryanın güvencesizliği.