-Seviyorum demek zor mu?

-Seviyorsan neden zor olsun, seven sevdiğine 'Seni seviyorum.' demez mi hiç?

-Ya sevmediğine 'seviyorum' der mi?

-Demez, diyorsa da o diyen gönül değil dildir. Kalp tasdik etmedikçe dil yalandan ikrar etse sevda olur mu bu?

Sustuk, ikimizde sözcüklere küstük o an, bazen bazı soruların cevabı konuşmazken verilirdi işte şimdi bu an da suskunluktan payını alıyordu...

-Der, peki ne zaman?

Biranda kulağıma çalınan sesle irkildim, anlayamadım. Hemen:

-Efendim?

-Seven diyorum evet sevdiğine seviyorum der peki ne zaman der? Sevmenin zamanı olur mu?

-Sen beni en çok ne zaman seviyorsun?

-Susarken..

- Belki sevmenin zamanı yoktur ama sevdanın harlandığı vakitler vardır. Zamansız sever âşık, maşuğunu.

-Peki bu ateşi harlayan nedir, kimi neyi yakar bu ateş?

-Yârdan gelen her şey harlar bu ateşi, hatta yârin senden aldıkları bile harlar... Kişiyi yakar ateş, benliğini bir alev çemberine alır eriyene kadar yakar, kişiyi aşık edene kadar, 'Sen' diyene kadar yakar durur...

-Yârin benden aldıkları nedir?

-Seni sen yapmaktan alıkoyan her şeyin. Günahların, dünyalık heveslerin, taptığın putlar...

-Beni ben yapan huylarım hangileri?

-Seni kabullendiğim hâlin, seni sen yapıyor.

-Sevdalılar birbirinden özür diler mi?

(Suskunluklar muhabbete ara veriyor ama daha güzel hâle getirinceye kadar seslere engel oluyordu. İki sevdalının konuşması için ille de dil gerekmez ki! Yürekler kâfidir.)

-Bilmiyorum, dileme!

-Neden?

-Seni kırmamak için affettim derim belki yüzüne, ya gönlümde sana küskünlüğüm gitmemiş yerleşip kalmışsa bir daha sana bunu nasıl söylerim. Seven sevdiği özür dilemeden içten bir rahmetle affetmeli, zorla affetmek mi doğru olan yoksa içten gelen bir merhamet mi?

~21/09/27