Yine seni anmak;

Ve yine seni konuşmak,

Dilimde hiç eskimeyen ve çokca tartışılan Osmanlı devleti gibi.

Seni hatırlamak,

Lisedeki eski dostlarınla tanımadık bir mahallede rastlaşmak gibi.

Sen benim için pek çok şeydin

Eskinin yenisi,

Atmaya kıyamadığım ama

asla giymeyeceğim dolabın köşesindeki elbise gibi.

Seni beklemek,

Çok acelen varken en kalabalık banka sırasını beklemek gibi.

Seni anmak,

Kulaklarını en derinden çınlatır;

Neyin ağrısı bu dersin gibi.

Seni duymak,

Ne bileyim?

Bu bana göre tarifsiz, anlatımsız çokca...

Seni duymak radyoda eski bir şarkıya rastlamak gibi,

Bir zamanımın en güzel duygusu

Şimdi geçmişin en acı zamanı.

Seni bilmek,

Sanki en başta öleceğini bilerek yana yana beklemek kabiri

Ve kabullenmek kaderi,

Ne pahasına olursa olsun.

Öyle çok sevmek ki,

Kaybetmeyi tercih etmek.

Seni unutmak,

Yemek yememek gibi

Su içmemek gibi

Şarkı söyleyememek,

Mırıldanamamak gibi,

En sevdiğin şiiri bir daha okuyamamak,

En çok korktuğun haksızlığa susmak gibi...

Yapamaz insanoğlu olan;

En çok sevdiğini söyleyemez,

İnanmak bir seçimdir-

Bir eylem değil

Kabulü imkansız tüm sevdalar yükü gibi.

Seni sevmekse,

En güzel çiçekleri sulamak gibi

Gökkuşağı gibi

Yağmur gibi sevgilim,

Bastırılmadan korkusuzca söylemek gibi

En çok seni konuşmak gibi.

'Üç beş kelimeyle telafisi edilemez en durgun güzelliğinin yanında'

Seni başlamak, seni sunmak, seni yaşamak gibi.

Ey!

Sana benzemek;

Ve yenik bir düzen içinde ısrarla seni sevmek,

Kaybettikçe en çok sana rastlamak,

Ve bir bulmaca gibi hiç bilmediğim yolda bile seni aramak,

Lakin sen yeni bir dilsin,

Yeni bir icat,

Yeni bir düzen,

Onca karmaşaya ve kavgaya rağmen inandığımız yalancı politikalar gibisin,

Temiz bir sayfaya siyah mürekkep damlatmak gibi,

seni görmezden gelmem.

Ve inkar etmediğim hiçbir zaman gerçeği

En büyük yalan senin dilinde

Seni hiç sevmediğimi söylemen gibi...