"Köpeğimin adı Şeytan’dı

(dı)’lık adıyla ilgili değil,

Adına bir şey olmadı.

Adına benzemezdi de.

Şeytanlar zalim olur,

Zalimler: yalancı ve kurnaz,

Ama zalimler akıllı olamaz.

Köpeğim akıllıydı.


Biraz da ben öldürdüm köpeğimi,

Bakmasını bilemedim.

Bakmasını bilemezsen

Ağaç bile dikme.

Elinde kuruyan ağaç

Dert olur insana.

Yüzmek suda öğrenilir, diyeceksin.

Doğru.

Boğulursan

Bir sen boğulursun ama.


Kaç sabahtır uyanıyorum,

Dinliyorum ortalığı,

Kapımı tırmalayan yok.

Ağlamak geliyor içimden,

Ağlayamadığım için utanıyorum.

İnsan gibiydi.

Hayvanların çoğu insan gibidir,

Hem de iyi insan gibi.


Kalın boynu kıldan inceydi dostluğun buyruğunda.

Hürriyeti, dişleriyle bacaklarındaydı,

Nezaketi, tüylü uzun kuyruğunda.

Göresim gelirdi birbirimizi.

En büyük işlerden konuşurdu:

Açlıktan, tokluktan, sevdalardan.

Ama bilmedi sıla hasretini.


Benim başımda o iş.

Şairi cennete koymuşlar

“Ah, memleketim!” demiş.


Öldü,

Bu dünyada nasıl ölünürse,

İnsan olsun, hayvan olsun, bitki olsun,

Döşekte, toprakta, havada, suda,

Ansızın, bekleyerek, uykuda,

Bu dünyada nasıl ölünürse,

Nasıl öleceksem,

Nasıl öleceksek..."


Nazım Hikmet