Konuşmaya çok ihtiyacım var ama ne konuşacağımı bilmediğimden susuyorum. Ne anlatacağımı bilmiyorum. Ama içimde bir yerler acıyor. Dindiremiyorum.

Biliyorum; başlasam konuşmaya karşımdakini de derde düşürüp susacağım, anlatamayacağım.

Elim gidip gidip geliyor klavyeme. Karşımdakine acıdığımdan susuyorum. Konuştukça batıyorum zaten. Bir yanım ölümüne susmak diğer yanım önüme gelene anlatmak istiyor. İçimdeki bu benim de bilmediğim yangını, hissettiklerimi...

Kendime olan öfkemi, acizliğimi...

Birileri beni anlasın, desin ki; bak sen şunu hissediyorsun, şurada yanlış yapıyorsun. Ben artık bulamıyorum asıl sorunu, çözemiyorum kendimi...

...


Ölüyorum sanki. Kendimden nefret ediyorum her geçen saniye. Bu kadar karaktersiz, kişiliksiz, aşağılık bir insan olduğum için.

Kıskanıyorum sanırım. Ne yapacağım ben bu hissettiklerimle? Kendimi çok değersiz, aptal hissediyorum. Ben artık kimseyi sevmek istemiyorum. Yoruldum!

Düşündükçe deliriyorum. Kıskanıyorum geçmişi temiz, kendi halindeki o mükemmel insanları; o duruşları sağlam, kendinden emin insanları. Aslında imreniyorum ancak öyle olamadıkça çıldırıyorum.


Bir yanım son piyonlarımı da oynayıp -ölümüne kaybetmek uğruna da olsa- çekilmek, bir yanımsa tüm hislerimi, tüm sevmelerimi, herkesi bir kenara bırakıp her yerden sessiz sedasızca çekilmek istiyor. Bir yanım kadere bırakmak, bir yanımsa var gücümle imkansızlar için çabalamak; bir yanım sevgimi haykırmak, bir yanım içime gömüp olduğumla kalmak... Ama her yanım sevilmek istiyor. Herkes tarafından değil ama onun tarafından.


İnsan sevdiği insan olmak ister mi? Ben istiyorum. O olmak istiyorum. Onun gibi olmak, onun gibi düşünmek, onun gibi hissetmek, onun gibi gülmek istiyorum. Onun güldüğü şeylere gülmek, onun ağladıklarına ağlamak istiyorum. O neyi dert edindiyse benim de derdim o oluveriyor birden.

Onu hiç mi hiç hak etmediğimi biliyorum. Beni sevemeyeceğini de, yollarımızın kesişmeyeceğini de. Ona göre biri olmadığımı biliyorum ve bunu bildikçe kahroluyorum. Ama ben her şeye rağmen onun karşısına çıkabileceğim tüm ihtimalleri denemek istiyorum. Yüzde bir ihtimali olmayan bir şey için hayatımı mahvetmeye razı yüreğim. Ama aklım almıyor, olmaz diyor. Aklımı ele geçirmemiş daha yüreğim yani. O da imkansız olduğundan sanırım...


Az önceki fırtınam bitti sanırım. Kulağımda kulaklıkla "Onur Akın - Seviyorum Seni" parçası var kaç saattir. Bu parçayı sözlerinden çok melodisi, müziği için seviyorum. Hatta fon müziği var; onu dinliyorum. Çok sevdiğim bir parça; kendimden bir parça... Az önce yazdıklarımı yazarken de bu müzik vardı kulağımda. Evet, etkiledi hissettiklerimin şiddetini kulağımda çalan müzik. Hatta yeri gelmişken itiraf etmeliyim ki herkes gibi ben de beni etkileyen müziklerle kendime acı çektirmeye bayılıyorum. Aptalca belki ama geçiriyor acını bir süre sonra.

Herkes gibi dedim ve takıldım ona. Herkes gibi olmayı sevmiyorum. Zaman zaman farklı olduğumu, herkes gibi olmadığımı söylesem de kendime; aslında herkesim.


İnsan ağlayıp rahatlayınca acayip bir ruh haline bürünüyor. Az önce fırtınalar koparan kendisi değilmiş gibi bir umursamazlığa bürünüyor bazen. Yani bende böyle oluyor.

Bir de bu yazımın adını "şiddetli geçimsizlik" koyuyorum çünkü kendimle şiddetlice geçinemiyorum!



(13 Haziran 2021, 01:28)