Şiir’in bahçesinde bugünkü konuğumuz değerli şair Hakan R. Temiz. İlk şiirini Varlık dergisinde yayınladı ve süreç içerisinde birçok dergide yer alan şiirleriyle edebiyat yolculuğuna devam etti. 2022 yılında “Düş-me” adlı şiir dosyası Arkadaş Zekai Özger şiir ödülüne layık görüldü.

 

Sevgili Hakan, şiirin bahçesine hoş geldin. Şiir’e yeni bir soluk getirmek için yola çıkan şairlerden birisin. Çok kıymetli bir ödüle layık görüldün. Sokağa farklı bir tarzla bir şeyler söyleyen şiirlerin ve bununla birlikte ödülünü aldığın değerli şairlerimizden Arkadaş Zekai Özger için neler söylemek istersin?

 

Hoş buldum Erman. İnce davetin için de teşekkür ederim. Sualden devam edeyim. Aslında sokağa farklı bir tınıdan bir şeyler söylemek değil benim gayem. Sadece sokaktan gelen biri olarak törpüyü çekmeceye kaldırıyorum bazen. Hatta çoğunlukla diyeyim. Ayrıca ben sokağa bir şeyler söylemiyorum. Onların söyledikleri yankılanıyor. Gelelim canım Arkadaş'a. Onun başından geçen şöyle bir olayı anlayayım. ODTÜ, Hacettepe ve SBF Öğrenci yurtları birbirlerine yakın tarihlerde polisler tarafından basılır. 24 Ocak 1971 SBF Yurt Baskını sırasında Sinan Kazım Özüdoğru, yurtta kalanlara seslenir, “Arkadaşlar…” der, “çıkmak isteyen çıksın, kapıları kapatıyoruz.” Arkadaş Zekâi Özger, çıkmayanlardandı. Arkadaş'ın bendeki yeri tam olarak bu duruşu işte.  Edebi yönünü zaten belirtmeme gerek yok.

 

Yaşadığımız dünya ayrışmaların sancısını yaşıyor. Etnik, inançsal, fikirsel ve yaşadığı coğrafya bağlamında keskin bir kutuplaşmanın ortasındayız. Şiirlerinde kutuplaşmalara ve bu nedenle yaşanan kavgalara büyük bir öfke var. Bunun için neler söylersin?


Bu kutuplaşmadan nasibini etnik kimliğimden dolayı almış biriyim. Maalesef Türkiye'de bu durum hâlâ sürüyor. İnsanlar gerek inançları gerek ise etnik kimliğinden dolayı öteki olarak görülüyor. Tüm bunların beşiğinde elbette yazdıklarımda bunları anlatma gereği duyuyorum. Şiirimin genel izleği bambaşka olsa bile bir yerlerde kendine yer ediniyor bu durum. Edinmeli de.

 

“Dövizleri kaldıralım iyi ki yüzyılla bir ilgimiz yok

 Kadınlar da ölmüyor çıkıyorlar yoğun bakımdan(!)”

Toplumsal konular farklı bir dil işlenmiş şiirlerinde. Özellikle yaşadığımız sorunların yüzeysel bir bakış açısıyla değerlendirilmesine karşı sitem saklı şiirlerinde. Bu sitemi bir de senden duyalım?


Daha önceki söyleşilerimde de belirttiğim bir şey var. Şiir benim için bir manifesto yahut bir bildiriye dönüşürse bu en son isteyeceğim şey olur. Onun için yazdığım şiirlerde buna azami dikkat ederim. Nitekim şiirin tamamında her dizede okuyucuyu yakalama iddiam olmaz. Her dizeyi yüksek sesli hale getirmemeye çalışırım. Tabi imge meselesini de gözeterek. Gelelim sorunun cevabına. Uzay çağını yaşadığımız şu dönemde, bizim ülke olarak hâlâ kadın cinayetlerini konuşuyor olmamız beni çok öfkelendiriyor. Yönetenlerin yaptırırım konusundaki merhameti de cabası. Şu an bunları yazarken bile bir yerlerde bir kadın cinayeti işleniyor. Elimden geldiğince hangi sahada olursa olsun kadınların mücadelesinin yanında olacağım. Edebiyatta da elbette bunları şiirlerimde dile getireceğim. Hepimiz her platformda kadın arkadaşlarımızın yanında olmalıyız.

 

 

Dizelerinde otoritenin meşrulaştırılmasına karşı oluşan sessizliğe bir duruş görülüyor. Özellikle “ Tanrının diktatörleri es geçmesini unutmayacağım” dizesinde güçlü bir sese dönüşüyor bu duruş. Bu duruş ve toplum arasındaki mesafe ne zaman son bulacak?


Toplum ezilmeye o kadar alışmış ki az bir tebessüm edeni kurtarıcı belliyor kendine. Gerçek gücünün farkında değil. Ve maalesef içinde bulunduğu durumu artık kabullenmek durumunda hissediyor kendini. Böyle gelmiş böyle giderin içine hapsolup kalmış. Bir de şöyle bir durum var. Yaşadığımız coğrafya itibariyle bizim insanımız kendine bağırana, parmak sallayana ekstra saygı duyuyor. Ve senin de dediğin gibi baskıyı meşru kılıyor. Onun için bu toplumun bazı şeyleri affedip affetmemesini çok önemsemiyorum. Ama Tanrı'nın es geçmesini unutmayacağım.

 

 

Derin yalnızlıkların yansımasını en çok edebiyatta görüyoruz. Özellikle Oğuz Atay’ın eserlerinde bu yansımalar keskin bir şekilde hissedilmektedir. Senin şiirlerinde de Ferruh Kalender ile bu yansıma göze çarpıyor. Ferruh Kalender’i bir de şairinden dinleyelim.


Ferruh Kalender hafızası güçlü biri. Biraz da acımasız. Söylediklerinin ne kadar acıtacağının kalibresini bilmez. Unutmaya çalıştığım her şeyi, kulak tıkadığım her durumu bana hatırlatır. Kötü bir ajandadır kendisi. Ve kendisine ortak arar. Bu yüzden herkesi ağaç kovuğuna davet eder. Şu aralar çok kalabalık.

 

 

Eksik olanı tamamlama arayışı içinde olduğun görülüyor şiirlerinde. Bu eksiklik aynı zamanda insanlarla yüzleşmenin ilk adımı. Bu hususta neler söylemek istersin okurlarına?


Eksik olanı tamamlamaktan ziyade yazarken kendimle yüzleşirim. Okuyucu da okurken yapar bu yüzleşmeyi. Karşılıklı olarak birbirimizi tamamlarız okurla.

 

Ekoloji çürüme de şiirlerinde öne çıkan bir konu. Özellikle rant için doğa alanlarının tahrip edilmesinin altını çizip dikkat çekmek istiyorsun. “Bir dağ yamacına diktiği ağacı / Siyanür için başka bir gölgeye sattı” dizesiyle birlikte günümüzdeki ekolojik çürümeye ilişkin düşüncelerin nelerdir?

 

Yaşam alanlarımız yok olurken elbette bunu dile getireceğim. Çünkü yok olan biziz. Keşke bu ülkede yaşayan herkes bunun farkına varsa. Ben burada suçu yine devletten çok topluma yüklüyorum. Önceki sorularda da belirttim. Biz toplum olarak bilinç düzeyi yüksek bir toplum olsak şu an çok farklı şeyleri konuşuruz. Ben de şiirlerimde o zaman düşen yaprağa nazire yazarım belki.

 

  

Tarih boyunca inancın suiistimal edildiği yazıyor kaynak kitaplarda. Sen de insanların inançlarının çıkar amacıyla kullanılmasının uyarısını yapıyorsun şiirlerinde. “Cennete inan cennete inan kalmadı devre mülkler” dizesi günümüzde de dünyanın birçok yerinde yaşanan bu suiistimali tüm çıplaklığıyla bize gösteriyor. Bu çıplaklığa dair bize neler söylemek istersin?

 

Samimi bir şekilde inançlarını yaşayan insanlara sonsuz saygım var. Ancak insanların bu inançlarını suiistimal edenler her dönemde oldu. Günümüzde de var. Gelecekte de olacaktır. Yeni bir din yaratıp kendi helal ve haramlarını oluşturanlara her zaman sözüm olacaktır.

 

Herkesin kurumayı bekleyen bir acı olduğunu söylüyorsun dizelerinde. Acının kuruması sende neyi ifade etmektedir?


İnsan yaşadıklarıdır. Acının kuruması diye bir şey yok. Zihnimiz, sadık sesimiz.

 

Sevgili Hakan, bahçemize gelen misafirlerimizden bizimle umuda dair bir dize paylaşmasını istiyorum. Umudun nefesini yeryüzüyle paylaşmak adına bir bizimle hangi dizeyi paylaşırsın?


Karabasanlar Cumhuriyeti şiirimden bir dize paylaşayım. "Alnıma attığın tokat için kalabalıklaşacağım"