"Ve şiir tek kalemizdir bizim"

 Şükrü Erbaş


"Bir edebiyat öğretmeni şöyle demişti: "Senin iyi bir kumaşın var. Ama bu kumaştan ya iyi elbise çıkar ya da kötü. Bu senin elinde." 

Sözleri ürkütmüştü. Nasıl olmasın? Kumaş da bendim terzi de. Usta da bendim acemi de. Başka sözler de etseydi. Sözgelimi şu kitapları oku, şu dizelerin düş ardına. 

Gözlerimi hiç yummazdım şiire. Sımsıkı tutunurdum bir dala tutunduğum gibi. Oysa ben kaçmayı seçtim. İçimde ne taşıdığımdan habersiz. Kimi zaman ağıt oldu çıktı dışarı, kimi zaman çocuk neşesi...


Karnını saklamaya çalışan kadınlar gibiydim hep. Utangaç! Şiirlerime benim çocuğum diyemedim. O ise olanca arsızlığıyla eteğimi çekiştirdi. O içime çöktükçe, geceleri kustum. Sabahları kağıttaki izleri buruşturup bir çırpıda çöpe attım. Şiirimsi şeyleri yedi düvele duyurduğumda oldu. Kötü şiirlerin zamana direnemeyen aşklar olduğunu büyüdükçe öğrendim. İyi şiirlerim ise dostlarım gibi azdı. Kapısını her çaldığımda bana umut olan dostlarım gibi az ve yürekli! 


Bir büyüme öyküsü aslında bu. Yine korkarak uzanıyorum şiire. Hani ilk kez doğuran bir annenin çocuğunu nasıl tutacağını bilememesi gibi. Acemiyim evet. Ama o çocuğu yaşamım boyunca emzirmem gerektiğini biliyorum. Canımı yaksa da yüzümü güldürse de yaşamım boyunca... 


Korkmuyorum artık. 

Kumaş da benim terzi de. 

Usta da benim acemi de"


Gülbahar Aygün

Şiir Üzerine İç Dökümü