DUDAKLARIN KIZILCA BİR ATEŞTİR GECEDEKİ


mürekkep sanılır ki kandır sayfama damlayan

korkak bir tanrı çırpınır her satırımda

gezegenler hala sağımda solumda

sen

ve sirius

ah, ah benim yaşam arzumu yenileyen kaynağım

ah benim rengarenk gökkuşağım

ardışık günleri zaman sanmışım yokluğunda

çektiğim ıstırapları tatlı kahkahalarımız

unuttuğum yüzünü cennet bahçesi

ne de çok çiçek kokladım yokluğunda

kokusu burnuma seni getiren

dokusu tenimde seni hatırlatan

solup gidişi ayrılığımızı

o gelmeyecek baharları

bir mürekkep pıhtısında can vermedi sevinç

çürümüş tabutumun tahtalarında döllenmedi hüzün

kanla kaplanmadı köpükten beyaz hayallerim

yok olduğumuzda

dudakların

kızılca bir ateştir gecedeki

en parlak pervaneyi kendine kurban eden

yanarak seven

yakarak sevindiren

evet, isyandır bu

son rûyamda hıçkırarak bağırdım adını

gidiyorum, merak etme

bu ayrılık kara çakımda pas tutturuyor adını