O kitap var ya bir defasında tevafuk eseri açmıştı yaprağını önüme, rüzgarı vesile kılmıştı, şiir gönlümde manalansın diye... Sayfanın kapanmasına mani olmak için avucumu koydum hızla ve kaldırdım, aldım elime okudum: "şaire sair hayran, saire hayranda dalkavuktan bir başka..."


Devam ettirdim okumayı:

"Baba!"

"Buyur kızım."

"Baba şiir nedir?"

"Şiirin hiç manası sorulur mu güzel kızım? Şiir nedir demek kâinatı altı harfle sonlandırmak gibidir. Âlemde kaç şair varsa niyet ettikleri şiir kadar tanım vardır."

"Baba ya şair nasıl olunur?"

"Severek güzel kızım"

" ..." (sükûn)

"..." (sekinet)

"Kimi severek babacığım?"

"Öylesine birini seversen şair değil sair oluverirsin güzel kızım, şair olmak için Bir'ini sevmen lazımdır."

"Baba sair nedir?"

"Başka kızım, şairden bir başkadır. Yazdığına şiir denmez."

"Ne denir baba?"

"Şairin niyet ettiği şiir bir çınarsa, sairin yazdığı da papatyadır güzel kızım."

"Baba nereden anlarız niyet mi edildi, yazıldı mı?"

"Şairin çınarı uzun ömürlüdür güzel kızım, kökünü saldıkça nuru artar; sairin papatyası seviyor sevmiyor diye harcanır ömrü birkaç gün, birkaç saat, dakika... Yani anlayacağın güzel kızım; şaire sair hayran, saire hayranda dalkavuktan bir başka..."

"Baba!"

"Efendim güzel kızım."

"Sen hem babam hem öğretmenimsin."

"Ne öğretmeniymişim güzel kızım?"

"Şiir öğretmenim canım babam ama başka kimseye anlatma olur mu?"

"Söz vermem için senin de şiir öğretmeni olduktan sonra bir tek öğrenciye bunları anlatman gerek."

"Söz babacığım."

"Söz güzel kızım."

-21/05/27