Dik şamdanları yollara,

Uzaklarımıza somut bir aydınlık sunalım Silya.

Hem bak çoşkulu türkülerimiz de yol aldı geliyorken

avutmaz mı birkaç asır bizi,

Dökmez mi dersin kire pasa boyanmış yüzümüzü Silyâ.

Avlusunda vurulduğum cami,

Diş sıkarak yürüdüğüm sokak

Kaç ölümde geçer ismim, hangi ölüm unutur beni,

Kaç destanda uzaklara dikilir bayrağım

Kaç savaşta,

Kaç namluya sürülür kara gözlü bir inanç,

Mülteci kuşlar koca koca devletlerin hava sahasını ihlal ederken,

Dört parçaya böl,

Topla,

Çarp ben gibi direnmekle şahlanan bir halk gibi,

Fakat uzaklarda arama,

Örtbas et arşivde közlenen acılarımı,

Birkaç vakte tescil et hüznümü,

Sürgün et dünlerimi, Ferhat denilince çektiğim bütün iç çekişlerimi Silyâ.

Su içsem yarıyor, derdin

Seni temin ederim ne içsem sarhoşum artık Silyâ.

Bu yüzdendir dik şamdanları yollara,

Uzakta değil yanı başında açıyor bütün çiçekler Silyâ.