Geleceği kafamda canlandıramıyorum. Hatta yarınımı bile canlandıramıyorum. Ve bu his çok karışık bir şey. Daha önce hiç bulunmadığınız bir yerde bulunmak gibi. Etrafınızda başka dil konuşan insanların bulunduğu bir yerde bulunmak gibi. Farklı canlılarla birlikte olmak gibi. Farklı alemlerde yaşamak gibi. Var olmamak gibi.


Bütün algım şimdiye odaklanmış durumda. Ayaklarıma bakarak yürüyorum. Kafamı kaldıramıyorum. Çünkü bakmaya korkuyorum. Hiç görmediğim kadar korkutucu ya da yüce bir varlığa bakacağım sanki. Bana bakmam gerektiğini söylüyorlar ama bakamıyorum. Çünkü geleceğe bakabilmek için geçmişin hesabını vermiş olmam gerekiyor. Geçmişe de dönemiyorum çünkü yere, ayaklarıma bakıyorum ve hâlâ şimdiyi yaşıyorum. Yürüyorum nereye gittiğime bakmadan, bakamadan. Önüme bir engel ya da uçurum çıkana yahut bana bir şey çarpana kadar yürümeye devam ediyorum. Çünkü ne geleceğe bakacak ne de geçmişin hesabını verecek gücüm yok.


Bana "önüne bak" diyenleri hayal kırıklığına uğrattığımı hissettikçe son adımıma kadar yürüdüğüm bu yolda, ardımda bir şey bırakmam gerektiğini düşünüyorum. Yürürken yere kendimle alakalı bir şeyler atıyorum ama bunlar anlamsız ve değersiz şeyler. Anlamlı ve değerli olması için uğraşıyorum ama zihnim yere bırakacağım şeyi bir kaçış bileti olarak gördüğü için acele etmemi istiyor. Ve bu acele, beni önümdeki engele yaklaştırırken diğer insanları daha fazla hayal kırıklığına uğratıyor.