Çok eski bir zamanda tek cins vardı yeryüzünde. Ne onları farklı kılan dış özellikler ne de seçilmiş kişiler vardı. Eşitti hepsi, her anlamda. Bu tek cins topraktan çoğalıyordu. Bir sabah ansızın bir insan çıkıyordu bu topraktan. Tek gayeleri toprağı memnun etmek için iyilikler yapmaktı; çünkü bir iyilik karşısında ancak toprak çoğalmalarına izin veriyordu. 

Bir gün bir şeyler oldu, toprakla neler yapıldığını unuttular. Onu ekip biçmeyi bırakıp üstünde tepinmeye başladılar. Bundan sonra değişti her şey. Toprak, altında tuttuğu diğer cinsleri yeryüzüne çıkardı. Artık toprağın üstünde üç cins vardı.

Sonradan gelen iki cinste farklı dış özellikleri keşfettiler ama yeryüzünün ilk sahibi olanlarda yoktu bunlar. Sonradan gelenler toprağa ihtiyaç duymadan kucağına alıyordu evlatlarını. Toprak kızgın olduğu için diğerlerine yeni bir evlat vermiyordu. İki cins çoğalırken, yeryüzünün ilk sahipleri gittikçe azalıyordu. Sadece fiziksel değil duygusal farklılıklar da vardı. Sonradan gelen cinsler arasında aşk diye bir şey vardı; ama ilk cins bu duyguyu hiç bilmiyordu. Çünkü onların bu duyguya ihtiyacı yoktu. İçlerinden biri bu duyguyu merak etti; aşık olmak istedi hem de delice. Hayranlık duyduğu o diğer cinslerden birini izlemeye başladı. Her hareketini, her gülüşünü, her yürüyüşünü, her bakışını izledi. Günlerce, aylarca sürdü bu. Sabretti, aşık olacağı o günü bekledi. Sonradan gelen iki cins kendilerine kadın ve erkek dedi, oranın ilk sahiplerine de insan adını verdiler. İnsanın, izlemek için seçtiği cins de bir erkekti. O izlemesini sürdürürken erkek çoktan bir kadına aşık olmuştu. Bu aşkı da izledi insan ve kalbinde bir şeylerin değiştiğini hissetti. Başlarda bu izleme serüveni ona keyifli gelse de bir başkasıyla aşkını izlemek ona acı vermeye

başlamıştı. İlk defa hissettiği bu duyguyu anlamaya çalışıyordu. İçinde sabah akşam sönmeyen bir yangın vardı, onu sebepsiz yere ağlatan bir yangın. Şunu düşündü sadece:

"Bu iki cinsi mutlu eden aşk denen duygu neden beni ağlatıyordu? Bu üç cins birbirinden bu kadar farklı olmak zorunda mıydı? Aşk, kadın ve erkeği mutlu ederken insana neden acı veriyordu?"

*