Gidilmesi gereken yerleri, ilk sen terk ettin.

Yıkılması gereken her metropol binanın ilk yerleşkesi oldun. Yurt oldun evsizlere.

Doğmamış çocuklara anne oldun.

Yavruların okula sıcacık gitsinler diye öncesinde kalkıp yaktın sobanı ve yine sıcacık giyinsinler diye ısıttın çoraplarını.

Ellerinle yoğurdun umudu, aş ettin kuşlara kendi yüreğini.

Merhametinle sevdin, yürüdüğün toprağı.

Ve bir gün, hiç umulmadık bir anda

yüreğini susturdun.

Konuşursun, yine öter kuşların sandımdı ama nafile. Yorulmuştun.

Gücün bile sana kırgındı onu hayli tükettin diye. Şimdi konuşsan ve desen ki yüreğim susmadı, yalnızca kalbinizin engin surlarında dinleniyor.

O gecelerin türküsünden karanlık odalara gideceksin diye soluğum kesiliyor. Sen bunca ölümlü zamana inat yeşereceksin.

Çünkü sussa da dillerin, yüreğinin ezgisi dinmiyor. Yutuyorsun sanıyordum, edilen her ağır lafı. Ne bilsin eller; boğazın, yutkunmaya yer arıyor.

Fıdıldarsın diye çok bekledimdi.

Bıraktım beklemeyi çünkü öğrendim.

insanın dayanmasına sille vuruyor umut.