Tarih, sınıfsal çatışmalarla yoğrulmuştur ve bu çatışmalar hep seçkin sınıfların yer değişimini ortaya çıkartmıştır. Seçkin sınıfların yer değişimi ise hep sıkıntılı olmuştur çünkü halkla beraber eski seçkini indiren yeni seçkin sınıf da halktan kopar, halkla geldiği koltuğa tek başına oturunca halkını dinlememeye başlar. Koltuğa oturan bazılarının amacı bu olsa da, amacı bu olmamasına rağmen bunu yapanlar da çoktur. İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyaca kesin bir şekilde girdiğimiz demokratikleşme, cumhuriyet döneminde bu seçkin sınıf dediğimiz sınıf iktidar olmuştur. Özellikle Türk Cumhuriyet tarihine bakıldığında çok rahat anlaşılabileceği üzere, muhalefet olanlar hep halkların duygularını kullanıp popülist söylemleri de katarak halka beraber iktidara çıkmıştır ama sonrasında halkını bırakmıştır. Bahsettiğim bu sorunun sebebi, toplumların temelinde yaşanan bazı aksaklıklardan mıdır yoksa parasal sistemden kaçmaya çalıştıkça paranın yarattığı sınıfsal oyuna daha çok dahil olan insan sendromu gibi, halkıyla beraber koltuğa çıkmış ve koltukları da yıkmaya gelen kişinin, koltuğun yanına kadar gelmiş olmanın verdiği kibirle koltuğa oturması isteği midir bunu bilemiyoruz. Sorunun cevabı ikinci örnekteki gibiyse, belli çeşitliliklere ve nüfusa sahip toplumların asla mükemmel düzeni getiremeyeceği, buna yaklaşsa da bahsettiğimiz bu insanlığın verdiği içgüdü ile onu başarmadan yıkacağı iddiasına dair deliller artar. Birçok cumhuriyet devletinin kaderi Türkiye ile benzer olsa da halklar hala bu tür muhalefetlere çabuk kanar çünkü toplumsallık duygu ile harmanlanır. Muhalefetler ortaya halkın çok da umursamayacağı planlar sunar ve bu planları halkta uyandırdıkları duygular ile tamamlarlar. Halk ise duygularından dolayı akıllarına da bu planları, bu muhalefeti iyiymiş gibi kabul ettirir. Toplumsal sistemde olan insanda duygu ve içgüdü gibi şeyler akıldan daha ön plandadır çünkü farklı yönleri olsa da insan da en nihayetinde hayvandır. Konumuza dönecek olursak, seçkin bir sınıfın olmadığı sistemler de vardır ama bunlar bir nevi başka bir dünya aramak gibidir, neoliberalizm ve komünizm/marksizm sol blokları bu sistemlerdir diyebiliriz. Bu sistemler uygulandıkları hiçbir -üstte de belirttiğim- çeşitliliğe ve belli bir nüfusa sahip ülkelerde seçkin sınıfı ortadan kaldıramamıştır, daha doğrusu, aşağıda olan ve bu sayede üst sınıf hayalleri ile güdülebilecek sınıfı ortadan kaldıramamıştır. Bu sistemler temelde iyidir ama maalesef uluslararası hedeflerden kopması gereken ve çok çeşitliliğe sahip olmayan devletlerde uygulanması gereken sistemlerdir.