Bir cumartesi sabahı, yaşlanırken eksildiğini fark etmeye başladı. Balkondaki masadan mutfağa doğru taşıdığı boş tabak ve bardakları lavabonun içine bırakırken bulaşıkları akşam yıkarım diye geçirdi içinden. Kahve için suyun kaynamasını bekledi o sırada, kavanozda gitgide azalan kahveye bakıp ay sonuna kadar yeter herhalde diye düşündü. Başka bir ülkeden bu eve gelen ve kahveyi getiren kadınla uzun zamandır iletişim halinde olmadığını hatırladı. Hatta kadın, dışarıda kendisini almak için bekleyen taksiye gitmeden önce, odasında duran komodinin üzerindeki kitap ayracına o günün tarihini yazmıştı. Temmuz olmalıydı diye düşündü. Hava sıcaktı, şaraplar sıcaktı, üzerindeki elbise ince ve bu şehre gelmeden önce güneşte kavrulan teni sıcaktı. Bütün bunlar kahve ile beraber mutfaktaki ocağın üzerinde duran içi baharatlarla dolu ve son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin olduğu dolaba girdi. Önceki akşam evinde kalan arkadaşlarına verdiği çarşafları kirli sepetine attı ve keşke, dedi. "Keşke hayatımı da bu sepete atıp birilerinin üzerindeki bütün lekeleri temizleyeceği güne kadar kapalı kalsam."

Böyle bir şeyin romanlarda bile olmayacağını bilmesi yüzündeki gülümsemeyi üzeri su lekesi kaplı aynaya bırakmasına yetti. Banyodan balkona doğru yürüdüğündeyse eksilirken yaşlandığını fark etti.